Marka ve İletişim

•Söz konusu yaklaşımı (markaların parça başı PR uzmanı veya ajansı araması) PR sektörü açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu durum sektöre ne gibi zararlar verebilir veya ne gibi faydalar sağlayabilir?

Markaların “parça başı” PR uzmanı&ajansı araması iletişim çalışmaları açısından doğru bir yaklaşım tarzı değil. Ancak, Markaların, özel projeler, farklı iletişim çalışmaları için farklı PR ajansları ile çalışmaları mümkün, çünkü uzmanlıklar ve hizmetler arasında tercih yapabilirler.
Parça başı PR hizmetini sektör açısından değerlendirmeden önce markalar açısından değerlendirmek gerekiyor. İletişim çalışmasından böyle bir beklenti içinde olmak, markaya yaptıkları yatırımı gölgeleyebilir. Çünkü halkla ilişkiler sadece medyada haber çıkarmak asla değildir, öncelikle doğru algılanması gerekir. Bunu biraz da kuruluşların ve yöneticilerin vizyonuna bağlamak lazım.
• Markaların bu gibi talepleri karşısında nasıl bir tutum sergilemek gerekiyor?
Markalar sadece medya iletişimi talep edebilirler, ancak bu çalışma hizmetinde de gönderilen basın bülteninin yayınlanması sadece gazete yönetimini ilgilendirir, yayın konusunda markanın veya PR ajansının medyaya baskı yapması etik kuralların dışındadır.
Markaların bu tip istekleriyle karşılaştınız mı? En ilginç istekleri nelerdi?
Markalar medyada yer alma isteğini yoğunlukla taşıyorlar, ancak bu konuyu yöneticilere biz anlatamazsak zaten onlardan anlamalarını bekleyemeyiz. Medyayı zorlamak, marka yöneticisine zarar verir.
• Sizce markaların bu gibi taleplerde bulunmasının altında yatan nedir?
Üst düzey yöneticilere karşı veya global yönetime karşı yükümlülükleri, raporlama konusundaki sorumlulukları olabilir. Satışların artırılması, itibar beklentisi de olabilir.
Ancak, bilinmelidir ki, medyada yer alabilmek için kuruluşların da ilgili hedefleri ve hedef kitleleri bazında çalışma yapması, proje üretmesi gerekir. O zaman zaten medyada haber değeri taşıdığı zaman yer bulabilir.
• Konkur sürecinde markalardan fiyatlandırma ile ilgili ne gibi talepler alıyorsunuz?
Kriz dönemi danışmanlık ücretlerinde doğal indirimi yarattı. Alınan hizmet, yöneticiler arasında iletişim, uzmanlık gibi konuları öncelikli değerlendirip sonrasında fiyat üzerinde konuşmak yöneticiler için daha akıllıca bir yol olacaktır.
• Kriz öncesi ve sonrası olarak değerlendirirsek biraz da fiyatlardan bahsedebilir miyiz? Örneğin bir marka iletişim danışmanlığı hizmeti için ne kadar para ödüyordu krizden önce ve şimdi ne kadar ödüyor? Kalemlere ayırdığımızda sektörde ortalama fiyatlar nelerdir?
Size iletişim hizmetleri danışmanlığı hizmet bedelini fiyat olarak söylemem doğru olmaz. Kuruluşa, yöneticiye, ajansa, alınacak hizmete bağlı olarak değişkenlik gösterir.
• Bu konuda markaların ve PR şirketlerinin doğru stratejisi ne olmalıdır?
Esas olan kuruluşun hedef ve beklentileri doğrultusunda iletişim stratejisinin yıllık olarak planlanmasıdır. Sonrasında da bu plan dahilinde, hangi hedef kitle için hangi çalışmaların gerçekleşeceği veya hangi alanda nelerin yapılacağı belirlenerek faaliyetlerin planlanması ve uygulanmasıdır. Medya iletişimi ise eğer gerekiyorsa her bir çalışma ile ilgili kamuoyunun bilgilendirilmesi konusunda yapılabilir.
• Markaların PR’ı sadece medyada haber olma olarak görmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu sorunu aşmak için neler yapılmalı?

İletişim çalışmaları, yöneticinin ve kuruluşun faaliyetlerini, sosyal paydaşları, çalışanları ve kamuoyu tarafından doğru olarak algılaması ve itibarlı bir şirket olarak, ürün ve hizmet üretimini ve satışını kolaylaştırmak için yapılır. Bir yönetim fonksiyonudur, bu nedenle yöneticilerin yönetim faaliyetleri konusunda kendilerini geliştirdikleri ve yenilikleri takip etmeleri önem taşır. Aslında bu bilince sahip yöneticiler her zaman medyada yer almayı istemezler.
• Markalarla bu konuda aranızda geçen ilginç diyaloglar yaşandı mı? Yaşandıysa bunu detaylandırabilir misiniz?
Bu tür konularda iletişimciler de gazeteciler de kuruluşlar da zaman zaman karşı karşıya gelerek sorun yaşarlar. Bu nedenle de meslek ilkeleri önem taşıyor.
TÜHİD bu konuda bir öncülük yaparak, TGC, EGD, BMD ve İMD ile bir deklarasyon hazırlığı içinde. Bu konuyu iş dünyasının meslek örgütleriyle de paylaşarak beklenti ve talepleri düzenlemenin yolunu açacağız.

16 Ekim 2009

İletişim Kimin İşi?

“İletişimin yönetilmesindeki farklılık ve beceri üstünlüğü, yöneticilerin ve kuruluşların geleceklerini de etkileyecektir”
Kurumların kazandığı başarının temelinde iki anahtar var.
“Süreklilik” ve “Tutarlılık”
 Halkla ilişkiler profesyoneli kimdir?
 Halkla ilişkiler profesyonellerinin rolü
 Etik sorumluluk kimde?
 Halkla ilişkiler iş dünyası ve etik çevre
 İletişimci kimdir?
Siz hangisisiniz?
 ‘Garson iletişimci’ portresi
 ‘Sir Hiss’ portresi
 ‘İtfaiyeci’ portresi
 ‘Don Kişot’ portresi
Gelecekte iletişimcileri bekleyen sorunlar
 Gelecek kuşağın iletişimcileri, çeşitli roller üstlenebilen, lider kişiler olacak
 Halkla İlişkilerin Gücü Konusunda İş Dünyasının Eğitilmesi
 Bir işletmenin geleceği, güvenli ilişkiler kurmasına ve bunların sürdürülmesine bağlıdır ve sadece halkla ilişkiler, her iki açıdan da şirketlere katkı sağlar.
 Başarı kültürü esinleyici ve aynı zamanda hoşgörüsüz olmalı. Başarı kültürü, çalışanları ellerinden gelenin en iyisini yapmaya…mesleklerinde en başarılı kişi olmaya…standart belirlemeye esinlendirir.
 Sorumlu Davranış Biçimine Dayalı Sorumlu İletişim Dönemi
 Bölünmüş bir dünyada hizmet vermek
Etik
Halkla ilişkiler profesyonelleri tam anlamıyla açık mı olmalı?
Kurumsal İletişim
 Kurum içi
 Kurum dışı
Vizyon
Kurumun misyonunda yer alan tüm unsurları başarması halinde gelecekte varmayı arzu ettiği noktanın tanımı
Misyon
 Organizasyonun amacını tanımlar
 Üç temel alanı kapsar:
• Kurum ne yapar?
• Kurum kime hizmet eder?
• Kurum kendini nasıl farklılaştırır?
Değerler
 Kurumun, vizyonuna varmak amacıyla misyonunun gereklerini yerine getirirken kendisine rehber aldığı temel prensip ve değerler
 Kurumsal değerler
• Olması hedeflenen (aspirational) ve operasyonel
• Ahlaki ve işdeğerlerinin karışımı
• Her değerin davranışsal tanımı
Kurumsal İletişimin Ana Hedefleri
Kuruluşun itibarını yöneterek markanızın gücünden en üst düzeyde yararlanmak temel amaçtır.
İtibarımızı Neden Yönetmeliyiz?
Stratejik iletişim sürecimizi başarı ile yöneterek itibarımızı korumanın ve geliştirmenin kuruluşumuza sağlayacağı faydalar nelerdir ?
Temel İletişim Alanları

 İç İletişim
 Pazarlama İletişimi
 Gündem Yönetimi
 Dış İlişkiler
 Toplumsal Sorumluluk
E-İletişim

 İletişim teknolojilerindeki değişiklik, halkla ilişkiler mesleğinde çok ciddi değişiklikleri meydana getirdi.
 e – PR gibi veya web iletişimi gibi yeni bir uzmanlık alanını da günümüze taşıdı.
 Internet, Intranet, Extranet, Chat odaları, kriz odaları, Basın odaları ve daha bir çok kavram ve oluşum, halkla ilişkileri yeniden şekillendirir hale geldi.
 İnternet, Halkla İlişkiler alanında kullanılan en önemli araçlardan biri.
 İletişim profesyonellerinin görevi; internetin iyi ve kötü yönlerinin araştırılması, anlaşılması ve entegrasyonu.
 İnternet ve Web, PR’ı her zaman değiştirecek. En iyi pr danışmanı, gücü ve değişimi yakalamak için sürekli koşan olacaktır.
Amerika’da yapılan araştırmalar gösteriyor ki;
 Sabah 08.00’de 5 kişiye gönderilen e-mail,
 Her gönderilenin 5’er kişiye göndermesi ile
 Akşam 9.7 milyon potansiyel kullanıcıya ulaşıyor.
İnternet ;
 Tek taraflı değil, “doğası gereği” interaktif
 Tepkiyi anında alabilme
 Etkin ölçüm ve değerlendirme
 Teknoloji destekli iletişim
 Uygun maliyet
Ancak,
 İnternet kullanıcıları hızlı ve sıkılgan
 Çabuk adapte olup, çabuk tüketiyorlar
 Üstelik, çok da bilgiçler!
Dolayısıyla,
 Hızlı yayılım (virütik pazarlama, word of mouth, blog…)
 Çok kişiyle temas
 Kişilerin birbiriyle temasının sağlanması
 Gündemde olmak bu mecranın zorunlulukları…
İnterneti iletişim yönünden nasıl kullanacağız?
 Web sitesi
 E-mail, virütik pazarlama
 Intranet
 Extranet
 Bloglar
 Vloglar
 RSS
 Reklam uygulamaları (banner, pop up reklam, sponsorluk, hiperlink, webmercials)
 Advergaming
 Masaüstü oyuncakları
Blog
 Bugün internette 18 milyondan fazla blog bulunuyor.
 Blog dünyasına her gün 40 bin yeni blog ekleniyor.
 2005’te her 7.4 saniyede bir blog açılmış.
 18-29 yaş aralığında blog kullanımı %21.
 Dünyada 1 milyon Türk blog kullanıcısı bulunuyor.
Vlog
 İnternet kültüründe kişisel günlük blog'lar ve sesli podcast mesajlarından sonra, görüntü ve sesi birleştiren vlog (video-blog) akımı gözde olmaya başladı.
 Vlog, blog ve podcast'lerin ortak noktaları, büyük medya kuruluşlarınca yayınlanan haber zincirinden kurtulmak olarak açıklanıyor. Blogger ve vlogger'lar kendilerini ''vatandaş-gazeteci'' olarak tanımlıyor.

Mart 2008

“Sürdürülebilirlik ve Kurumsal Sosyal Sorumluluk”

“2.İletişim Hizmetleri Algılama Araştırması”nın sonuçlarının bir bölümünü aktarmak istiyorum.
- İş hedeflerine ulaşmada en önemli 7 iletişim hizmeti sıralamasında ilk sırada Kurumsal İtibar yönetimi geliyor
- İletişim danışmanlarından son iki yıldır en fazla talep edilen hizmetler içinde ikinci sırayı Kurumsal Sosyal Sorumluluk alıyor
- 2 yıl sonra önemli olacak iletişim hizmetleri sıralamasında ilk sırada itibar yönetimi, altıncı sırada kurumsal sosyal sorumluluk çalışmaları yer alıyor.
- Şirketiniz kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetinde bulunuyor mu sorusuna yöneticilerin %74’ü evet diyor.
Sürdürülebilir Kalkınma” kavramı, “gelecek kuşakların kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme olanağından ödün vermeksizin, bugünün ihtiyaçlarını karşılayabilecek kalkınma” olarak tanımlanıyor. Bir başka deyişle, insanla doğa arasında denge kurarak, doğal kaynakları sonuna kadar tüketmeden, bugünün ve geleceğin yaşamını ve kalkınmasını programlama anlamını taşıyor.
Temel olarak sürdürülebilir kalkınma:
Ekonomik açıdan dünya piyasalarıyla rekabet edebilen, insanların temel ihtiyaçlarının uygun şekilde karşılandığı, refah düzeyini yükseltici,
Toplumsal açıdan hakkaniyetçi, eşitlikçi; dezavantajlı grupları kapsayıcı ve yaşam kalitesini yükseltici,
Çevre ve doğal sistemler açısından önleyici/koruyucu/iyileştirici
olacak şekilde birbirini destekleyici ve bütünleyici; nesiller içi ve nesiller arasında dengeli olarak planlanması ve yönetilmesi süreci olarak görülüyor.
Kurumsal sosyal sorumluluk kavramları, dünyada artık ‘sürdürülebilir kalkınma’ olarak da tanımlanıyor. Sürdürülebilir kalkınma, bir şirketin kurumsal davranış biçimini ve kimliğini ve buna bağlı olarak da şirketin ulusal ve uluslararası pazarlardaki itibarını sorguluyor.

Bugün sürdürülebilir kalkınma konusunda dünya çapında bir uzman, Novartis Sürdürülebilir Kalkınma Vakfı Başkanı Prof. Dr. Klaus Leisinger in kıymetli görüşlerini ve tecrübelerini bizimle paylaşacak olmasını biz iletişimciler için şans olarak görüyorum.

Kendilerine katılımları nedeniyle tekrar teşekkür ediyorum. Sizler için yararlı bir konferans ve çalıştay olmasını diliyorum ve buradan ayrılırken ileride kullanılmak üzere hafızalarınızda yer alacak bilgiler kalacağına inanıyorum ve katıldığınız için sizlere de teşekkür ediyorum.

Prof. Dr. Klaus Leisinger Kimdir?

Lisans eğitimini İsviçre Basel Üniversitesi’nde ekonomi ve sosyal bilimler üzerine yapan konuğumuz, 1947 Almanya doğumludur.
12 senedir yönetim kurulunda bulunduğu Novartis Sürdürülebilir Kalkınma Vakfı’nın, 2002 yılından beri yönetim kurulu başkanlığını sürdürüyor. Vakıftaki görevinden önce Novartis Ciba markasının Doğu Afrika CEO’luğunu yürüttü. Halen İsviçre’de bulunan Basel Üniversitesinde sosyoloji dalı öğretim görevlisi olarak görev yapıyor. İş etiği, globalleşme, ilaç firmalarının kurumsal sosyal sorumluluk alanlarının yanı sıra insan hakları ve iş hayatı konusunda da uzmanlığı bulunyor. Washington Georgetown Üniversitesi ve Harvard Üniversitesi’nde misafir öğretim üyeliği yaptı. Ayrıca Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Dünya Bankası gibi birçok farklı ulusal ve uluslararası kuruluşa danışmanlık görevlerinde bulundu. Doktora sonrası ‘ En Az Gelişmiş Ülkelerdeki Sağlık Politikası’, Nüfus Politikaları ve Uluslararası iş etiği üzerine çalıştı.

5 Haziran 2009

İLETİŞİMİN DEĞİŞEN YÜZÜ : SOSYAL MEDYA

TÜHİD-İDA İletişim Hizmetleri Algılama Araştırması 2009

Size öncelikle TÜHİD ve İDA olarak bu yıl ikincisini yaptığımız İletişim Hizmetleri Algılama Araştırmamızın “online iletişim” ile ilgili bazı sonuçlarından bahsetmek istiyorum.
- Yöneticiler, kurumsal iletişim faaliyetlerinin iş sonuçlarına etkisi konusunda hemfikir
- Üst yönetim ve iletişim yöneticileri için, iş hedeflerine ulaşmada en önemli 10 iletişim hizmeti arasında online iletişim 5.sırada bulunuyor
- İletişim yöneticilerinin %56’sı, online iletişim hizmetlerini dışarıdan aldığını belirtiyor
- İki yıl sonra önemli olacak iletişim hizmetleri arasında online iletişim, üst yönetim için beşinci sırada çıkarken, kurumsal iletişim yöneticileri, iletişim danışmanı ve danışman şirket çalışanları, akademisyenlere göre ilk sırada online iletişim yer alıyor.
- İletişim sektörünün kendini geliştirmesi gereken alanlar içinde online iletişim sekizinci sırada bulunuyor.

TÜHİD ve Sosyal Medya
TÜHİD web sitesi, blog, twiter, yahoogroups, newsletter, mailing
Altın pusula web, blog, twiter, newsletter

Medya’nın Sosyalleşmesi mi?
İletişim Yöneticisi bunun neresinde?

Yeteneklerimiz, bilgimiz, uzmanlıklarımız!

Online hayat, bütün meslekler gibi, biz iletişim yöneticilerinin iş yapış biçimini, iletişim araçlarını, iletişim yöntemlerini değiştirdi.
Medya iletişimi :
Web sitemiz : Intranet, Extranet, Chat odaları, kriz odaları, basın odaları
Sosyal platformlar var : facebook, twiter, gruplar, paylaşım sitesi vs.
Kişisel platformlar ; bloglar, friendfeed, flicr
Youtube, podcast, vlog, web tv, ıptv, mobil hayat,
Bizim artık iletişim araçlarımız bunlar ve bu araçlar biz iletişimcilerin yaşamını on yıl içinde çok değiştirdi. On yıl sonra nerede olacak, bu hızı hepimiz tahmin edebiliriz,

Biz hangi alandaki çalışmayı yürütürsek yürütelim, “kurumsal iletişim, itibar yönetimi, gündem yönetimi, kriz yönetimi, kurum içi iletişim, medya iletişimi, pazarlama iletişimi, lobi çalışmaları, vs. hangisini yaparsak yapalım, online hayat içinde yapacağımız ana veya destek çalışmaları mutlaka var.
Kriz dediğiniz zaman, bir uçak kazası olduğunda, …
Pazarlama iletişimi …
Hedef kitleler …
Yayınlar… basılı değil… tasarruf,,,
Paydaşlarla iletişim

HALKLA İLİŞKİLER İNTERNET ORTAMINDAN NASIL YARARLANIYOR?
Don Wright’ın araştırmasına göre : iletişim uzmanlarının
17’si mevcutları takip ediyor
44 ‘ü rakipleri izliyor
19’u yatırımcılarla bağlantı kuruyor
18’i kriz için faydalı buluyor
2’si devletle ilgili kullanıyor
Extranet
Extranet ise iletişimdeki pazarlık gücünü planlar.
Özel gruplar için sadece kendi şifre ve kullanıcı adı ile giriş yapabilecekleri iletişimdir. Bazen özel müşteriler veya yatırımcılar için de kullanılıyor.
Extranetin faydası, özel grup için farklı ve hızlı uygulamalar sağlamaktır. Devlet kademesinde veya yatırımcı ilişkilerinde extranet iletişimi kullanılıyor. Çünkü güvenlik, zamanlama çok önemlidir. Hatta bu özel grubun kendi haberleşme grupları ve kendi sohbet odaları bile olabilir.

İtibar Yönetimi
Aktif olarak kullanılabilir. Web siteleri ilk iletişim noktasıdır. Bu nedenle de ilk güncellenmesi gereken alandır. Sorular olabilir, görüşler olabilir, bunların anında cevaplanması önemlidir. Kriz iletişiminde yine önem taşır.

Sponsorluk
Yine internet sponsorluk için yeni bir iletişim kanalı yarattı.

Kurum İçi İletişim
Intranet, sahiplenme kültürünü oluşturur, yerleştirir. Çalışanların görüşlerini aktarmasını sağlar, chat bölümü beyin fırtınası için kullanılabilir. Kurum içi online yayını yine gerçekleştirilecek çalışmalardan biri.
Artık organizasyonlar çok daha şeffaflaşıyor, kurum içi ve kurum dışına bilgiler çok daha hızla akıyor.
Çalışanların, kurum bilgilerine, misyon, vizyon, gizlilik taşıyan bilgiler ve nedenleri gibi kurumsal yönetim bilgilendirilmelerine ihtiyaç var.
BİR İLETİŞİM ARACI BLOGLAR
ABD blog raporu
Advertising Age’in araştırmasına göre, yaklaşık 35 milyon çalışan her gün blogları ziyaret ediyor ve yaklaşık 3,5 saatini bu bloglarla geçiriyor. Bir başka deyişle iş saatlerinin yüzde 9’unu, yani günde en az 40 dakikalarını bu ziyaretlere ayırıyorlar.

Artık medya endüstrisinde de kabul gören bloglar, çok dikkat çekiyor. Blog okuyucularının işyerlerinde çalışırken blogları takip ettiği ve politikadan medyaya kadar her türlü bilgiye bu şekilde ulaştıkları belirtiliyor.

Blogların en çok tercih edilen siteler olduğunu ve ofiste çalışanının çok olduğunu belirtiliyor. Blogların profesyonel internet sitelerinden daha çok üyesi olduğunu da belirtilirken bloglara ayrılan sürenin diğer web sitelerine ayrılan süreden daha çok olduğunu da yine araştırmalarla görülüyor.

Ayrıca AdAge’in araştırma sonuçlarına göre Amerikalı çalışanlar, çalışma zamanlarının yaklaşık 2,2 saatini blogları okumaya ayırıyor. Çalışanlar, çalışma zamanlarının yaklaşık yüzde 1,65’ini işle ilgili olmayan blog sayfalarına bakarak geçiriyor.

Sosyal Medya’nın mı Obama’nın mı zaferi?
Destek toplama
Temsilciler
Üst düzey temsilciler
• Cep telefonu
• E mail
• Micro hedef
• Events
• Toplumlar
• Doğrudan iş ve sosyal hizmetler sağlamak
• Bloglar ve CGM
• Toplumsal ağlar
• Araştırma
• Website
• Reklam yapmak
OBAMA HERYERDE
Migente.com
• Digg
• Orkut
• Event
• Facebook
• Youtube
• Gmail
• Myspace
• Flickr
• Eorts
• BlackPlanet.com
• Obama
BAZI RAKAMLAR

• Email listesinde 13milyon kişi

• 3mn kişisel telefon görüşmeleri

• Telefon mesajları için 3 mn kaydetti, her biri 5-20 msg/mth sahip

• Mybarackobama.com sitesi Her ay 9mn ziyaretçiye sahip

• 1mn kadar üyesi var

• 2 mn kadar profil var 500,000 blogla beraber

• 3 mn online donor

• 35,000 tane gönüllü grup, 200,000 çevrimdışı etkinlik

• 70.000 para artış merkezi

• 2000 resmi internet videosu

• 80 mn kereden daha fazla izlendi

• 450,000 kullanıcı video üretti

Gerçek Sonuçlar:
• Oy almak
o 30 yaş altındaki kişilerden %66 oy aldı


3 Haziran 2009.

“Yeşil pazarlama anlayışı, ekolojik gerçekleri saklamadan yansıtmayı ve kurumsal itibarı sağlamlaştırmayı hedeflemelidir.”

S.1)Markalar çevreci kimliklerini ön plana çıkararak tüketiciye hoş görünme çabası içinde mi yoksa gerçekten çevrecilik adına yaptıklarında samimiler mi: Karbondioksit salımının azaltılmaya çalışılması, araç üretimlerinde geri dönüştürülmüş üretimlerin kullanılması vs. Ne kadar yeterli?

Dünyada son on yıldır çevreci yaklaşımlar yoğunluk kazandı. Devlet politikalarında çevre faktörleri yer aldı, sivil toplum fazlasıyla destekledi. Kuruluşlar da bu yaklaşımın dışında kalamadı. Dünyanın global anlamda küresel ısınma, susuz kalma, enerji kaybı ve yeşilin azalması, tabi afetlerin artması gibi sorunları var ve bunlara çare bulunması önem taşıyor. Sivil toplum örgütleri çevre bilinci içinde fazlasıyla örgütlendiler, ancak bu faaliyetlerini destekleyecek kuruluşları arayarak onları da hareketlendirdiler.
Dünya kuruluşları, sürdürülebilir kalkınma çalışmaları çerçevesinde, toplum yararına katkı sağlayacak politikalar oluşturdular. Bu politikalar çerçevesinde de “çevre” konusunda gerçekleştirdikleri yatırımlarla da farklı bir yatırım alanı yakaladılar. Bunun iletişimi de ayrı bir alan oluşturdu.
Kuruluşlar çevre yatırımları ile kendi kurumsal sorumluluklarını yerine getiriyor ve topluma katkıda bulunuyorlar. Ancak tüketici olarak biz de çevre bilincine sahip olunca, karşılıklı olarak birbirimizi yakalamamız kaçınılmaz oluyor. Ben kuruluşların çevre konularında yaptıkları yatırımlarda ciddi olduklarını düşünüyorum, çünkü bu yatırımlar ürün yatırımlarının dışında ayrı yapılan yatırımlar ve ciddi maliyet unsurlarını içeriyor. Bu nedenle samimiyetsizliklerini düşünmeyi istemem. Çevreci otomobillerin satışları her yıl artıyor, enerji dostu üretim yaklaşımları, yeşil binalar, bilinçlendirme çalışmalarının artmasıyla daha da önem kazanacak. Çevre yaklaşımlarının ilk başladığı günlerden bugüne çok adım atıldı ve çok büyük yatırımları yapıldı. Ama bu anlayışın benimsenmesi ve desteklenmesi bir süreç, kuruluşlar ve tüketiciler için yükselen trend eğilimini sürdürmeye devam edecek.
Yeterli mi? Diye sorarsanız zaman, elbette değil, ancak bu bir süreç, başlamış olması ve artarak devam etmesi önemli.

S.2)Markaların çevreci gibi görünerek yaptığı pazarlama anlayışı ne kadar doğru?
Burada birkaç yaklaşım var, birincisi markaların çevreye yaptıkları yatırımı paydaşlarına anlatmaları, bir diğeri paydaşların da katılımlarını sağlamaları, bir başka nokta ise bunu bir tanıtım unsuru olarak kullanmaları.
Marka eğer gerçekten inanarak ve yatırım yaparak çevre politikalarını sürdürebilirse bunun iletişimini de elbette yapacaktır. Çünkü paydaşları da markadan yaklaşımını öğrenmek ister. Artık paydaşların da çevre bilinci taşıdıkları ve beklentileri olduğunu unutmamak gerekir. Marka da bu bilinç içinde çevre yaklaşımını ürününe yansıtabilir ve pazarlama katmanlarından biri olarak sunabilir.
Ancak, burada unutulmaması gereken nokta şu ki, “çevreci olmak” ile “çevreci görünmek” arasında ciddi fark vardır. Çevreci görünmek tercih edildiği zaman, zaten ciddi yatırımın olmadığı, sürdürülebilirliği düşünülmeyen, sadece pazarlamaya katkı olsun, tüketicinin ilgisini çeksin düşüncesiyle yapıldığı zaman, bu elbette yanlış bir yol demektir. Bu düşünce tarzının değiştirilmesi gerektiği, uzun dönemde tüketicinin de negatif tercihi ile kendini gösterecektir.

S.3)Sizce çevreci pazarlama firmalara ne gibi faydalar sağlar?
Yeşil pazarlama, yeşil tüketim bilincinin yaygınlaşmasını sağlayarak, kamuoyunun artan beklentilerine cevap vermeyi hedefliyor. Yeşil pazarlamanın hedef kitlesi, çevre bilinci gelişmiş, bu konuya önem veren, bu bilinç ile üretilmiş ürünler kullanmak isteyen yeşil tüketiciler olarak nitelendirebiliriz. Kuruluşlar için temel strateji ise, bu tüketicilere yönelik ürünlerin, yeşil özelliklerini duyurmaktır. Dünya markalarının araştırmalarına göre, çevreye önem veren tüketiciler, genel olarak, çevreye zarar vermeyen mallar için daha fazla fiyat ödemeyi kabul ediyorlarmış.

Yeşil pazarlama, üründen, ürün ambalajından, son kullanımından sonra atık haline geldiği aşamaya kadar, yeşil kaliteyi içeriyor ve bu amaçla, tüketicileri bilgilendirici işaret ve açıklamalara, ürün veya hizmete sunum aşamasında da öncelik veriyor.

Kuruluşların; yeni ürün yaratmak, yeni hedef kitlelerine ulaşmak, mevcut ürünleri yeni hedef kitleleri ile buluşturmak, kurumun yeni hedef kitleleri ile farklı ürünlere tanıştırmak gibi hedefleri bulunuyor. Ürün farklılaştırmaları, tüketicilerin eğilimlerini iyi okuyabilmeleri ve bu eğilimlere yönelik ürün zincirini yönlendirmeleri önem taşır. Pazar içinde daha fazla yüzdeye kavuşmak için tüketici eğilimlerini bilmek ve tüketiciye istediği tarzda ürünü sunabilmek gerekiyor. Son yıllardaki genel tüketici eğilimi ise, kurumsal sorumluluk faaliyetlerine yatırım yapan, çevreyi önemseyen, eğitimi önemseyen, toplumun gelişimine katkıda bulunan kuruluşların ürünlerinin tercih edilmesinden yana. Plastik torba yerine bez torba kullanmak, çevreci ampullerin tercih edilmesi, doğal kaynakların korunmasına yardımcı olan ürünleri tercihi hep bu nedenle yapılıyor. Bizler de çevreci tüketiciler olarak bu ürünleri, elbette daha fazla tutar ödeyerek alıyoruz.

S.4)Çevreci politika izleyen şirketlere örnek gösterebilir misiniz?

Garanti Bankası’nın çok fazla yatırımı var. Türk Telekom yine çevre politikaları ile sağladığı çok büyük tasarrufları yine çevreye yatırıyor.
İş Bankası’nın, Koç Grubu’nun yatırımları var. Metro Grup, Polisan, Philips yine bu kuruluşlar arasında. Bunlar şu anda aklıma gelen kuruluşlar, çok fazla yatırım yapan çok büyük kuruluşlar var elbette.

S.5)Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Çevre dostu olan ürünlerin geliştirilmesi ve tanıtımına Yeşil Pazarlama diyoruz. Yeşil Pazarlama son yılların bize yansıyan ifadesi. Ancak buna dönük çalışmaların oluşması birden bire olmadı elbette, bir süreç dahilinde gerçekleşti. Bu zaman süreci içinde de kuruluşlar üzerinde baskı yaratan gruplar oldu. Zaten bu nedenledir ki, kuruluşlar da bu baskıları görmezlik edemediler. Bir başka açıdan bakıldığında, kuruluşlar kendilerini yeşil pazarlama yanında görmek ve göstermek istiyorlar, kime sorsanız veya kime anlatsanız,” yeşil pazarlamanın içinde olmak ve desteklemek isteriz” cümlesini duyabilirsiniz.
Araştırmalara göre, gelişmiş ülkelerde satın alma sürecinde çevresel ölçütler %75 oranında etkili oluyor, böyle olunca ürün ortaya çıkıyor.
Sivil Toplum Örgütleri, çevreye destek faaliyetleri, bilinçlendirmeleri, ortaklık teklifleri ile iş dünyasının desteğini aldılar. Çalışanların çevreye dönük olumlu yaklaşımı önemli… Yasaların getirdiği sınırlamalar mevcut. Medyanın desteği önemli. Bütün bunlarla birlikte en önemli konulardan biri de Etik ilkeler. Bazı kuruluşların çevre dostu olmayan kurum ve projelere hizmet vermemesi, yatırım yapmaması gibi…
Çevre bilinci yüksek tüketiciler, doğal kaynakların korunmasını ve çevreye verilen zararın azaltılmasını istiyor. Yeşil ambalajlama, yeşil etiketlendirme, yeşil fiyatlandırma, yeşil paketleme, yeşil dağıtım, bunların hepsi yapılacak alt çalışmalar. Yani sadece ürünü üretmekle kalmıyor, “yeşil” konsepti içinde bütünsel bir çalışma var.
Bu çerçevede, yeşil pazarlama anlayışı, ekolojik gerçekleri gizlemek yerine, yansıtmayı ve bu konudaki çabaları, sağlamlaştırmayı yöneltmeyi hedeflemeli.
Diğer yandan, yeşil pazarlama ile birlikte, iletişim çalışmalarının da çevreci kavramlar çerçevesinde yapılandırılması ve mesajların planlanması önem taşıyor, bu da iletişime yeni bir bakış açısı kazandırıyor. Özellikle kuruluşlar için ağızdan ağza pazarlama olumlu sonuçlar yansımalar sağlıyor. Çevre dostu ürünlere güçlü destekçiler yaratmak için bilinçlendirme ve bilgilendirme kampanyaları yapmak çok önem taşıyor. Amerika’da on yıl önce yapılan bir araştırmada sadece %10 tüketicinin gerçek anlamda çevre dostu ürün destekçisi olduğu belirlenmişti, bugün bu rakamlar elbette daha yüksek. Ancak yine de bilinçlendirme kampanyalarının önemi halen büyük.

Global rekabet içinde, hızla gelişen teknoloji ve değişen dünya çerçevesinde ülkemizdeki kuruluşlara da çevrenin korunmasında ve çevreye dost yeşil ürünler oluşturulmasında önemli görevler düşüyor. Bu görevleri yerine getiren işletmeler, yeşil pazarlama sürecini iyi yönetebilen kuruluşlar, gelecekte ayakta kalabilen işletmeler arasında yer alma yolunda daha da kolay ilerleyecek.

Dilerim, dünyadan kaybettiklerimizi, bütün kesimlerin çabalarıyla yerin koymayı, en azından kaybolmayı önlemeyi sağlayabiliriz.

27 Ocak 2009

Yapı sektörü, bugün iş dünyasının aktif ve tam kapasiteyle çalışan sektörlerinden biri.

Yapı sektörü, bugün iş dünyasının aktif ve tam kapasiteyle çalışan sektörlerinden biri. Ana ve alt sektörler olarak, üretim ve pazarlama sürecinde yoğun günler yaşanıyor. Yapı sektörünün çok geniş yelpazesinin olması, hedef kitlelerini de çok farklılaştırmakta, çeşitlendirmekte ve halka kadar indirmektedir.

Hedef kitlesinin çeşitliliği, üreticiyle birlikte doğrudan tüketiciye ulaşım, pazarlama iletişim araçlarının da çeşitli ve çok boyutlu kullanımına olanak sağlıyor.
Emlak sektörünün hareketlenmesi, yapı sektörünün canlanması ve bağlı alt sektörlere yansıması, çeşitli yayınlar ve medya iletişim çalışmaları, sektörün kamuoyunda bilinirliğini artırdı. Ayrıca, kurumsal iletişim ve markalaşma çalışmaları, kuruluşların kendi içindeki farklılığını ve hedef kitlesi üzerindeki algılanma eğilimini değiştirdi. Diğer yandan ürün tanıtımlarındaki pazarlama iletişimi etkinlikleri de hedef kitle üzerinde tercihi artırdı.

İletişim çalışmalarına ağırlık veren kuruluşlar, mevcut müşterilerini korumanın yanında yeni müşteriler kazandılar, ayrıca rekabet avantajında sürdürülebilirlik sağladılar. Pazarın büyümesi, sektörde yeni heyecanlar yaratacak. Ayrıca sektörün sivil toplum örgütlerinin de iletişim anlamında yapacağı çalışmalar da sektörün bütününü ifade edecek.

Yapı sektörünün temsilcilerinin, iletişim bütçelerini çok daha fazlalaştırmaları ve etkin kullanmaları gerekir. Yeni iletişim kanallarını, elektronik iletişimi, bloglara kadar uzanan sistemleri, doğrudan tüketiciye yönelen kanalları ve sektörel / kurumsal itibarı sağlayacak iletişim kanallarını kullanmaları ve sürdürülebilirliğini sağlamaları önem taşıyor.

12 Eylül 2007

“İletişim çalışmalarının önemini, seçim döneminde bir kez daha gördük”

İletişim, kuruluşlar için önemli bir yönetim bilimidir. Her kuruluşun ve her yöneticinin iletişim çalışmasına ihtiyacı bulunuyor. Bugün özel sektör kuruluşlarının ve üst düzey yöneticilerin önde gelenleri iletişimin sırrını keşfetmiş bulunuyorlar.

İletişimin en önemli özelliğinin, bir strateji dahilinde planlanarak gerçekleştirilmesi ve sürekliliğinin sağlanması olarak özetleyebiliriz. Kuruluşların iletişime bakış açıları da işte bu noktada ortaya çıkıyor. Ya bütünsel değil de sadece bir aktivite için düşünülüyor veya statejisi ve sürdürülebilirliği bulunmuyor.

Aslında bilinmesi gerekir ki, iletişim çalışmaları uzun süreli çalışmalardır. Sonuçları başlangıcından bir veya iki yıl sonra sağlıklı olarak görülmeye başlar. Bu süreç içinde de çalışmalara devam edilebilmesi halinde iletişimin etkisi görülebilir.

Siyasi partilerimiz için de aynı şey geçerli. Partilerimizin çoğunluğunda istikrarlı bir iletişim çalışması yok. Dönemsel veya Başkana odaklanmış bir iletişim çalışması zaman zaman görülse de aslında ana hedef kitleleri olan halka dönük çalışmalar gözlemlenmiyor.

Erken seçimin gündeme gelmesi, siyasi partileri telaşlandırdı. Adeta hazırlıksız yakalandılar. Hemen reklam çalışmalarına yöneldiler. Bütçelerin belki %10’luk bir bölümü iletişim çalışmalarına ayrıldı. Aslında reklam çalışmaları bir yere kadar hedefe ulaşıyor, ancak iletişim çalışmalarındaki eksiklik oyları doğrudan etkiliyor.

Bu dönemde seçim çalışmalarında partilerin iletişime verdikleri önem de ortaya çıktı. Partiler kendi aralarında yarışırken, reklam ve iletişim çalışmaları da bu yarışı destekledi. AKP’nin başarısındaki en önemli faktörlerden biri de bu olsa gerek.

AKP, başarılı bir seçim dönemi yaşadı ve başarılı bir sonuç aldı. Başarısındaki önemli etkenin, kurulduğu günden itibaren sürdürdüğü istikrarlı, sürekli ve sağlıklı iletişim stratejisi olduğunu söyleyebiliriz. Biz iletişimciler için güzel bir siyasal iletişim örneği. Bir strateji dahilinde, sürekliliği olan, hedef kitlesi ile birebir iletişimin sağlandığı, hizmetin anlatıldığı, bütünselliğin gösterildiği bir iletişim çalışmasıdır.

Yıllardır iletişim uzmanı büyüklerimizin de söylediği gibi, bütün partilerin ihtiyacı olan iletişim çalışmasını, önemseyen ve olması gerektiği gibi gerçekleştiren ve uygulayanların seçimi kazandığını iki dönemdir görüyoruz.

Seçim sonuçları, AKP’lileri bile şaşırttı, aslında şaşıracak ne var ki, bu istikrarlı iletişimin bir sonucu...

Diğer yandan bu iletişimin bir devamı olarak, Sayın Başbakanın seçim döneminde ve sonrasında çok daha uzlaşmacı ve yapıcı bir yaklaşım izlediğini görüyoruz.

Bu yaklaşımın yeni dönemde, hükümette, sektörlere, iş dünyasına, medyaya, halka dönük olarak da devam etmesini diliyoruz. Yapıcılık ve uzlaşmayla, hoşgörüyle, birlikte hareketle, ülkemizin yararını ve geleceğini düşünerek, ülkemiz daha aydınlık ve hızla ilerleyecektir.

13 Ağustos 2007

TELEVİZYON YAYINLARI VE TOPLUM İLETİŞİMİ

Televizyon; hayatımızı, vizyonumuzu, görüşlerimizi değiştiren bir kitle iletişim aracı. 1975’li yıllarda, evinde televizyonu olan komşular ziyarete gidilirdi, herkesin izlediği Kaçak, görevimiz tehlike dizisi, uzay yolu konuşulurdu. Ayrıca, denizlerin altındaki yaşamı Kaptan Cousto’yu heyecanla takip ederek öğrendik.
1990’lara kadar üç dört kanalla devam eden yaşamımız, 1990 sonrasında özel televizyonların yayına başlamasıyla birlikte birden bire renklendi. Televizyon yayıncılığı insanların beklenti ve talepleri doğrultusunda hizmet veren bir sektör haline geldi.
Özel televizyonların giderek artması, yayınlanan programların çeşitlenmesi ve sürekli olarak sektörün gelişip, yenilenmesi ve tüm bunların görsel ve işitsel olarak alıcıya ulaşması, televizyonu diğer kitle iletişim araçlarından daha çok tercih edilir bir konuma getirdi.

Artık, televizyonsuz bir ev ve yaşam düşünülemiyor. Televizyonun kapalı olduğu yemek masalarının sayısı çok azaldı. Aile içindeki paylaşım ve sohbetin yerini televizyondaki diziler aldı, televizyon dizilerinin aile içinde ve aile dışındaki yorumları sohbetlerin yerini aldı.

Bir dönem brezilya dizileri vardı, bir dönem magazin programları gündemdeydi, bir dönem yarışmalar vardı, şimdi de dizilerin en yoğun izlenildiği dönem. Biz hepsinde kendimizden birşeyler bularak izliyoruz.

Aslında televizyon, çok önemli bir iletişim aracı. Topluma ulaşmaktaki en etkin iletişim aracı. Bir yandan dünyadan bilgilere ulaşırken, diğer yandan da kuruluşların kendini ve faaliyetlerini kamuoyuna ulaştırmaktaki en önemli iletişim aracı.

Bütün iletişim araçları gibi televizyonun da iyi ve kötü yanları var. Ancak, burada en önemli nokta, bireylerin kendilerini ve çocuklarını yönlendirmedeki bilgi, beceri ve donanımı. Çünkü televizyonların kitle iletişim aracı olarak bilgilendirme, haber verme, tanıtma ve eğlendirme gibi görevleri var.
Günümüzde gazete, dergi ve kitap okuma seviyesinin düşüklüğü hepimizce biliniyor. İletişim fakültesi öğrencileri ile çok fazla bir aradayım ve gazete okuma alışkanlığının olmadığını veya çok düşük olduğunu üzülerek görüyorum. Bu ise düşünme geleneğinin ve yaratıcılığın yerleşmesine bir engel teşkil ederken, televizyon yayınlarından etkilenme oranını da çok daha yükseltiyor.

Aslında televizyon bir eğlence aracı olmaktan çok daha öte, toplumun kültürünün de oluşmasında çok etkili bir araçtır.Televizyon sosyal kimliğin belirlenmesinde çok önemli bir rol oynar. Bu bakımdan televizyon aracılığı ile yayılan kültür, popüler kültürün en yaygın türüdür. Televizyon toplumun sosyal kimliğinin belirlenmesinde çok önemli bir rol oynar. Bugün televizyon aracılığı ile yayılan popüler kültür, bizim geleneksel kültürümüzü unutturuyor. Bunları unutturmak ise, toplumu şaşkınlaştırmak, yöntemsiz hale getirmektir.
Televizyonların hayatımıza girmesiyle birlikte insanların hayatında elbette olumlu etkileri oldu. Örneğin çocuklar televizyonda çizgi film izleyerek oyalanıyor, böylece yaramazlık yapmıyor, ya da sorun çıkarmıyor.

Anne ve babalar, güncel olaylardan haberdar olmak için gazete okumak zorunda kalmıyor, saat başı yayınlanan haber programlarını takip edebiliyor, film izleyebiliyor, müzik dinleyebiliyor, belgesel programları izleyerek bilgi sahibi oluyor, hayranı olduğumuz sanatçıların özel hayatlarına girebiliyor, yeni çıkan ürünleri takip edebiliyor kısacası arzu ettiğimiz her şeyi ve herkesi evlerimizde konuk edebiliyoruz.
Peki bize bunca şey kazandıran yayınlar, neden son yıllarda bazı tepkiler alır oldu? Bizleri bu derece bilgilendirdiğini gördüğümüz yayınlar acaba bize zarar mı veriyorlar? Her yaştan insanın hayranlıkla izlediği dizilerin, merakla takip ettiğimiz magazin programlarının, bilgilendirici ve eğlenceli haber bültenlerinin, eş arayan, sesini, dansını ispat etmek isteyen kişiler için yarışmalar, aile sorunlarını anlatmak isteyenler için kadın programların toplumdaki etkileri neler ve en çok kimleri etki altında?

Televizyon ve Çocuk

Televizyon yayınlarından en çok etkilenen kuşkusuz çocuklardır. Televizyonda işlenen tüm konuları yetişkinler gibi algılayamamakta ve yetişkinlerden farklı şekillerde etkilenmektedirler. Televizyon kullanım nedenlerine bakıldığında da çocuklar ile yetişkinler arasında farklılıklar görülmektedir. Yetişkinlerin çoğu televizyonu eğlenmek amacıyla izlerken, çocuklar ise eğlendirici buldukları televizyonu dünyayı tanımak ve anlamak için izlemektedirler.

Çocuklar kurmaca ve gerçek arasındaki farkı çoğu kez yetişkinler kadar kolay bir biçimde algılayamamaktadırlar. Birçok açıdan çocuklar televizyon karşısında yetişkinlere oranla daha korumasız durumdadırlar. Olaya bu açıdan bakıldığında zararlı çıkanlar çocuklar gibi görülmektedir. Çocuklar kendi yerlerini öğrenmek amacıyla içinde yaşadıkları toplumu gözlemlemektedirler. Çocuklar bu gözleme eylemini gerçekleştirirken yetişkinlerden yeterince yardım alamamakta bunun yerine televizyona yönelmektedirler. Ancak bu yönelme televizyonun çocuk davranışları üzerinde doğrudan etkili olduğunu göstermez.

Televizyon yayınları en yıkıcı etkisini, etkiye en fazla açık durumdaki çocuklar ve gençler üzerinde gösteriyor. Şiddet onların davranışlarına, sözlerine, oyunlarına yansıyor. Çocukların küçük yaşlardan itibaren 12 – 13 yaşlarına kadar çizgi film izledikleri, bunun yanı sıra erişkinler için yapılan televizyon yayınlarını da izledikleri düşünüldüğünde çocukların yoğun olarak televizyonun etkisi altında kaldığı görülüyor.

Televizyonun Yetişkinlere ve Kültüre Etkisi
Kitle iletişim araçları, bir yandan geleneksel kültürlerde ve değerlerde değişikliklere sebep olurken, bir yandan da hâkim güçlerin ürettiği medya kültürünün, egemen bir kültür haline gelmesinde önemli bir rol üstlenmiştir. Bu yeni kültürün adı, popüler kültürdür. Kitle iletişim araçlarının hızla gelişmesi sayesinde, her yerde ve herkes için hazır olan bu kültür, sınır tanımayan argo kültürüne veya hâkim bir dünya kültürüne (global kültüre) dönüşmektedir.

Televizyon yayınlarıyla ilgili önemli bir nokta da, bunların toplumda belli fikirleri "yaygın görüş" hâline getirmesidir. Televizyonlar, bazı fikirlerin toplum tarafından kabulünü sağlamakta, belli konularda aynı şekilde düşünenlerin sayısını yükseltmektedir. Yapılan bir araştırma Türkiye'de "yaygın görüşün" oluşmasında televizyonun % 50 nispetinde rol oynadığını ortaya koymaktadır. Diğer bir husus ise, bizzat bazı televizyon kanallarının yaydığı bazı görüşlerin toplumda benimsendiği gerçeğidir. Buna karşılık televizyon karşısında geçirilen saatlerde giderek artmaktadır.

Yani toplum, içinde yaşamadığı bir hayatı, günde en az 4-5 saat seyretmek zorunda kalmaktadır. Böylece televizyon başka bir dünyanın kültürünü topluma ekmekte ve hasadını beklemektedir.
TV yayıncılığı sadece dizi üzerine kurulamaz. Televizyon çocuk, yaşlı, kadın, erkek çok geniş kitleye seslenir. Toplumun tek ihtiyacı dizi değildir. Televizyon, izleyiciye çeşitlilik sunmak zorundadır. Çünkü televizyon sinema değildir. Televizyon stüdyo demektir. İnteraktif ilişki demektir.

Ayrıca, çocuklar ve yetişkinlerin televizyon programlarını değerlendirmeleri çok farklı. Televizyonda gösterilen yaşam ile gerçek yaşam çok farklı, aslında bunu herkes biliyor. Ama büyülü, hareketli, şaşalı, zengin yaşama karşı modaya karşı ne yapmalıyız?

Amerikalılar buna bir isim bulmuşlar “The Beautiful People Syndrome”. Çok televizyon seyrettiğinizde ne oluyor, oradaki yaşama inanıyoruz, bekliyoruz, sıradan bireyleriz ama televizyon yıldızları gibi görünmeye başlıyoruz. TV mi yaşamı taklit ediyor? Yaşam mı televizyonu taklit ediyor/ veya ikisi birden mi oluyor? Televizyonun çizdiği insan görünümü, güzel, akıllı, sağlıklı, yaratıcı, anlayışlı, heyecanlı, pratik, özelliklere sahip, kötü bir görünüm yok. Kim seyrederse de buna inanıyor. Saatlerce televizyon seyretmeden sonra, yakışıklı, güzel, ince, sevimli karakterler, yazarlardan, şairlerden, politikacılardan çok daha şöhretli ve öğretmenden, polisten, doktordan çok daha önemli oluyor. Güzel bayan ve yakışıklı erkek tiplerinin standartlaşması, buna ulaşamayan kişilerde psikolojik bozukluğa sebep oluyor.

Bunun sonucu nedir? Mutsuz bireyler, mutsuz bir toplum

Sonuç Olarak,
Yüzlerce yabancı tv yayınının seyredildiği, küreselleşmenin yaygınlaştığı günümüzde kendi değerlerini ve güzelliklerini koruyan, geliştiren bir toplum olmanın önemi çok büyük.
Bu konuda Türk televizyonları ciddi bir strateji geliştirerek, bu alanda uluslararası rekabete dayanabilir hale gelmesi gerekmektedir.
Türk toplumunun kimliğini koruyabilmesi, kendi kültür, sanat, tarih ve diline sahip çıkması, ile ancak mümkün olabilir.
Televizyon ve toplum iletişimindeki en önemli konu, toplum değerlerini koruyan, anlatan yerleştiren kavramların iyi işlenmesi.
Bugün dünyada etik kavramı bütün çalışmalarda ilk sıralarda yer alıyor. Bunun temelinde ise bireysel değerler ve bireysel etik kavramı yer alıyor. Yayınlarda yer alan Türkçe’nin kullanımındaki bozukluklar ve argo kullanımı, kişiler arası iletişimdeki bozukluklar, şiddet, cinsellik ve manevi değerlerin kullanımdaki uçurumlar birey olarak hepimizi etkiliyor. Ancak, çocukları yani toplulumuzun gelecekteki bireylerini çok daha fazla etkiliyor. Televizyon programlarının, bilgilendirme yanının daha artırılması ve dizilerdeki iletişimlerde ve ilişkilerde bireysel ve toplumsal değerlerimize sahip çıkılması önem kazanıyor.

Tabi burada anne ve babalara da görev düşüyor, çocuklarını gündüz programlarını dahi kontrollü seyrettirmeleri önemli. Bu arada akıllı işaretlerin ülkemizde de başlaması ve uygulanmasındaki çabaları nedeniyle RTÜK yetkililerine teşekkür etmek istiyorum, önemli bir başlangıç yapıldığını düşünüyorum.

30 Ekim 2006

Ne olursanız olun, en iyisi olmaya çalışın, hedefiniz olsun, yaptığınız iş onun için basamak olsun

Siz her şeyi bileceksiniz, ama mesleğinizi çok daha iyi bilmelisiniz.

İletişimcilerin nitelikleri

- - Türkçe bilgisi / yazılı konuşma
- - Genel kültür
- - Gazetecilik deneyimi
- - Dış görünüme dikkat
- - İnsanı sevmek
- - Güleryüz
- - Görgü kuralları, topluluk içinde davranma
- - Çabuk kavrayan, örgütçü, dürüst , esnek,
Sağduyu, araştırıcı yanı gelişmiş
- - Kendine güvenen
- - Yabancı dil
- - Teknoloji ile dostluk


Tabi meslek bilgileri, stratejik düşünme, takım çalışması, analiktiklik, gibi bazı özellikler de yine sizi bekliyor.

Halkla ilişkilerin dünü bügünü yarını dediğimiz zaman;

Dün zaten kitaplarda fazlasıyla yazıyor, bugüne de yine kamuoyunu, web sitelerini, yayınları takip ederek ulaşıyorsunuz.
Ama mesleğimizin geleceği konu olduğu zaman işimiz biraz zor...
Çünkü biz artık biliyoruz ki, bütün yollar iletişime çıkıyor...

Sevgili genç arkadaşlarım, emin olun bütün yollar iletişime çıkıyor. Yani hangi iş alanı olursa olsun, her sektörün her işletmenin her yöneticinin iletişim çalışmasına ihtiyacı var.

Halkla İlişkiler, 40 yıl önce çoğunluğun kuşkuyla yaklaştığı bir alanken, bugün kocaman bir sektör.
Gençlerin üniversite tercihleri için ve iş kurmak isteyenler için de gözde bir meslek. Büyümek, güven kazanmak, daha çok tanınmak isteyen kuruluşların vazgeçilmez unsuru.
30-35 yıl önce bir kuruluşta halkla ilişkiler biriminin bulunmasına ya da şirketlerin bu konuda dışarıdan danışmanlık hizmeti almasına “fantezi” gözüyle bakılırken, şimdi çalışma hayatının olmazsa olmaz sektörlerinden biri.

“İletişim kavramına baktığımızda ve “iletişimin sorumlusu kim?” diye düşündüğümüzde karşımıza çıkan iletişimin aslında hepimizin işi olduğudur.

Kuruluşların en alt kademesinde görev yapan elemandan en üst kademesinde görev yapan CEO’ya kadar çok geniş bir yelpaze içinde cinsiyet, eğitim, statü farkı aranmadan iletişim her çalışanın, hepimizin görevi. Önemli olan iletişim disiplinlerinin bütün kademelere yayılması, uygulanması ve bir yaşam biçimi olarak benimsenmesinin, içselleştirilmesinin sağlanması.

Bu konuda da üst düzey yöneticilere ve iletişim yöneticilerine çok önemli görevler düşüyor. Aslında artık halkla ilişkilerin bir yönetim bilimi olduğunun kabul edilmesi, yönetim biliminin en önemli dallarından biri olduğunun kabul edilmesi gerekir. Yöneticiler, hem kendi kariyerleri hem de kuruluşlarının geleceği için iletişimi önemli bir yönetim fonksiyonu olarak görmeli ve uygulanması için gerekli ortamı oluşturmalıdır.

Günümüz organizasyon şemalarında iletişim yöneticilerinin pozisyonları CEO’lara çok yakın durumda. Bu da iletişimcilere çok önemli bir sorumluluk da yüklemektedir ki, o da sürekli mesleki gelişim sağlamaları, iletişim dünyasını takip etmeleri, ayrıca yöneticilik ve yönetim fonksiyonları konusunda bilgi sahibi olmaları ve gelişimleri takip etmeleridir.
Bir diğer deyişle;
- - İletişimi yaşam biçimi olarak benimseyen,
- - Kuruluşuna hakim,
- - Üretim ve satış kadar hatta daha da önemli bir yönetim fonksiyonunun iletişim olduğunun bilincinde olan,
- - Hem kendi kariyerleri hem de kuruluşlarının gelecekteki başarıları için iletişimin önemini anlayan ve kavrayan yöneticiler,
Geleceğin yöneticileri olacaklar.
İletişimciler de kendilerini, geleceğin yöneticilerine ve yönetim modellerine, teknolojinin hızına ve sürekli değişime hazırlamalıdırlar.

Bir diğer önemli konumuz: Etik

Her mesleğin, ulusal ve uluslararası standartları olduğunu biliyoruz, bizim mesleğimiz için de aynı şey geçerli. Halkla ilişkiler alanında da meslek etiğinin uygulanırlığı her geçen gün daha da önem kazanıyor.
Hepimizin görevi, sektörümüz, çalışanlarımız, hizmet verdiğimiz kuruluşlar bütününde toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilmek için meslek standartlarımıza sahip çıkmak ve uygulanabilirliğini yaygınlaştırmaktır.

Ancak, bireylerin, toplumun genelindeki deformasyon, bütün meslekleri ve çalışma hayatını da erozyona uğratmış durumda.
Mesleğimizin, sektörümüzün ve ülkemizin geleceği için hem kişisel hem de mesleki değerlerimize mutlaka sahip çıkmalı ve sonraki nesillere aktarımının sağlanmasını ve uygulanabilirliğini takip edebilmeliyiz.


TÜRKİYE HALKLA İLİŞKİLER DERNEĞİ

1. DERNEĞİN “TÜRKİYE “ADINI ALMASI
1972 yılından beri faaliyet göstermekte olan Halkla İlişkiler Derneği, uzun yıllar süren girişimlerden sonra; 2004 yılında genel kurulda almış olduğumuz yetkiyle yaptığımız başvurular ve takip sonucunda geçtiğimiz yıl içinde “Türkiye “ unvanını almıştır.
Halkla İlişkiler Derneği, 2005 yılında adının başına “Türkiye “yi ekleyerek ulusal bir dernek olma statüsünü kazanmış, ülkemiz genelinde bir çatı oluşturma hakkını da elde etmiştir.

2. ŞUBELEŞME
HİD’in, Türkiye Halkla İlişkiler Derneği olmasıyla gündeme gelen, şubeleşme hakkı sonrasında öncelikle Ankara, Bursa ve İzmir Halkla İlişkiler Dernekleri ile iletişim sağlanmıştır.

Ankara Halkla İlişkiler Derneği ve Bursa Halkla İlişkiler Derneği 2005 yılı Aralık ayı içinde, İzmir Halkla İlişkiler Derneği ise 2006 yılı Ocak ayı içinde ziyaret edilmiştir.

Ziyaretlerle eş zamanlı olarak Bursa’da Bursa İşadamlarına Derneği’ne Kurumsal Sosyal Sorumluluk konusunda, İzmir’de ise Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerine “İşletmeler nasıl halkla ilişkiler uzmanları istiyor? “ konusunda birer konferans verilmiştir.

Görüşmeler sonrasında, Türkiye genelinde faaliyet gösteren halkla ilişkiler derneklerinin TÜHİD çatısı altında toplanmasına yönelik bir resmi yazı hazırlığı yapılmış ve Ocak ayı içinde AHİD, BHİD ve İZHİD Başkanlarına gönderilmiştir.

Yazı içeriğinde, ülke genelinde mesleki itibarın yükseltilebilmesi için tek ve güçlü bir örgütü oluşturma amacıyla TÜHİD çatısı altında bir araya gelinmesi önerilmektedir. Kendilerine bu doğrultuda TÜHİD’in şubesi olmaları teklif edilmiştir. Konu dernekler tarafından kendi yönetim kurulu toplantılarında konuşulacak ve karar TÜHİD’ e bildirilecektir.
Görüşler doğrultusunda TÜHİD’in şubeleşme sistematiği oluşturulacaktır.

3. YENİ AMBLEM –LOGO



4. TÜHİD’İN MESLEK ODASI OLMASINA YÖNELİK GİRİŞİMLER
TÜHİD’ in meslek odası olabilmesi için gerekli girişimler sürecinde TOBB Başkan Yardımcısı Halim Mete 28 Eylül 2005 günü makamında ziyaret edilmiştir.

TOBB Başkan Yardımcısı Halim Mete, üye sayısının azlığı nedeniyle derneğimizin meslek odası olmasının mümkün olamayacağını, buna karşılık TÜHİD’in talepleri üzerine TOBB çatısı altında “İletişim Meslek Komitesi”nin oluşturulabileceğini belirtmiştir. Mete ayrıca, TOBB bünyesinde bir oda, sekreter ve raportörün tahsis edileceğini, böylece TOBB nezdinde iletişim ile ilgili konularda çeşitli görüşlerimizden yararlanabileceklerini belirtmiştir.

TÜHİD Üyelerine verilen “Üyelik ve Yetki Sertifikası”nın da TOBB ve TÜHİD onaylı olabileceği konusunda karar alınmıştır.

Yine bu konuda İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş ziyaret edilerek, halkla ilişkiler/iletişim hizmeti veren kuruluşların bünye içindeki dağınık yapısına çözüm bulunması rica edilmiştir. İTO, TOBB’un Avrupa Birliği normları çerçevesinde bu düzenlemeyi yapacaklarını belirtmiştir.
İletişim Meslek Komitesi’nin kurucusu TÜHİD olacak ve sonra iletişim sektörünün diğer örgütlerini de davet edecektir.

5. TÜHİD’İN “KAMU YARARINA DERNEK” STATÜSÜNÜ KAZANMASI
TÜHİD’ in kamu yararına faaliyet gösteren dernek statüsünü kazanması doğrultusunda çeşitli ziyaretler yapılmış ve amacımız anlatılmıştır.

Girişimler sonrasında konu ile ilgili tüm evraklar İçişleri Bakanlığı’na teslim edilmiş ve resmi müracaatta bulunulmuştur. Başvurumuz sonrasında süreç işlemiş, İçişleri Bakanlığı’ndan onay alan evraklar, Maliye Bakanlığı’na iletilmiştir.

Maliye Bakanlığı temsilcileri 1 ay önce TÜHİD’ e resmi denetimde bulunmuştur. Konu ile ilgili iş takibi ve resmi süreç sonuçlanma aşamasındadır.
Kamu yararına dernek olabilme statüsünü kazanmamız sonrasında, TÜHİD için Hazine, Milli Emlak’tan merkez talebinde bulunulacaktır.





6. TÜHİD ETİK ÇALIŞMASI
Etik kavramının, hem uluslar arası platformdaki hem de bireysel ve kurumsal perspektifteki meslek etiği boyutunda taşıdığı önemin bilinci ile bir dizi çalışma hayata geçirildi.

2004 yılında başlatılan çalışmalar için önce dünya literatürleri taranmıştır. Halkla ilişkiler konusunda sivil toplum kuruluşu olarak faaliyet gösteren yapılar misyon,vizyon, değerler ve etik kodları itibariyle incelenmiştir.

Yapılan ön çalışma sonrasında TÜHİD vizyon, misyon ve değerleri ile meslek ahlakı ilkeleri yazılı hale getirilmiş, tüm TÜHİD üyeleri ile paylaşılmış ve görüşleri istenmiştir. Gelen görüşlerle şekillendirilen metinler son halini almış ve yeniden üyelerimizle paylaşılmıştır.

Bu çalışmanın devamı olarak TÜHİD Etik Kurulu oluşturulmuş ve Çalışma Disiplini belirlenmiştir.

TÜHİD ETİK KURULU ÜYELERİ
Dr.Yılmaz Argüden / Özel Sektör Gönüllüleri Derneği Başkan Yardımcısı
Prof. Dr. Süheyl Batum / Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü
Orhan Birgit / Gazeteci / Geçmiş dönem Bakan ve Milletvekili
Lütfi Doğan / Geçmiş dönem Bakan ve Milletvekili / Diyanet İşleri eski Başkanı
Orhan Erinç / Gazeteci / TGC - Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı
Prof.Dr.Sabih Tansal / Boğaziçi Üniversitesi geçmiş dönem Rektörü
Mustafa Tınaz Titiz / Geçmiş dönem Bakan ve Milletvekili / Beyaz Nokta Gelişim Vakfı
Fügen Toksü / TÜHİD Yönetim Kurulu Başkanı
Agah Uğur / Borusan Holding Genel Müdürü
Prof.Dr.Duygun Yarsuvat / Galatasaray Üniversitesi Rektörü

TÜHİD Etik Kurulu 23 Mart 2006 Perşembe günü bir toplantıya davet edilmiş ve kendileriyle konuya ait tüm bilgiler paylaşılmıştır. Etik Kurulumuzun yapılanması devam etmektedir.

ETHICS in PUBLIC RELATIONS
Halkla İlişkilerde Etik konusunu, yöneticileri, çalışanlara, kamuoyuna daha iyi anlatabilmek ve benimsetebilmek için, bir kitabın dilimize kazandırılması hedeflenmiştir. Yapılan araştırma sonucunda “Ethics in Public Relations” kitabının Türkçe’ye çevrilmesi kararlaştırılmıştır. Editörlüğünü Yönetim Kurulu üyelerimizin yaptığı Kitabımız, kısa bir zaman içinde okurlarıyla buluşacaktır.

7. HALKLA İLİŞKİLER SEKTÖR ARAŞTIRMASI
Halkla ilişkiler sektöründe mevcut durumu ortaya koymak ve verilerden yola çıkarak sektörel gelişimi sağlayacak adımlar atabilmek amacıyla; halkla ilişkiler sektöründe çalışan profesyoneller (kurum ve ajans), ajans yöneticileri, iş dünyası, akademisyenler ve medya mensuplarını kapsayan bir araştırma yapılması öngörülmüştür.

Araştırmayı gerçekleştirmek üzere öncelikle HDD, İDA, Araştırmacılar Derneği, Prof.Dr. Alaeddin Asna, Prof.Dr.Melda Cinman Şimşek, Prof.Dr.Aydın Uğur, Prof.Dr. Suat Gezgin, Prof.Dr.Haluk Gürgen ve Prof.Dr. Özden Cankaya’ nın davete edildiği bir toplantıda amaç paylaşılmış ve katılımcıların görüşlerine başvurulmuştur.
Toplantı sonrasında kaydedilen gelişmeler doğrultusunda TÜHİD ve İDA bu projede birlikte çalışma kararı almıştır. Araştırmacılar Derneği’nden destek alınamamıştır. GFK ile bir çalışma yapılması kararı alınmıştır.
Ayrıca halkla ilişkiler eğitimcilerine de yönelik bir araştırmanın alt yapısı oluşturulmuş ve önümüzdeki günlerde online ortamda uygulanmasına başlanacaktır.

8- ALTIN PUSULA HALKLA İLİŞKİLER ÖDÜLLERİ
Ülkemizde, halkla ilişkiler sektörünün tek ödüllü yarışması olan Altın Pusula’nın dördüncü ve beşinci organizasyonu ve ödül töreni gerçekleştirilmiştir.

2005 yılında düzenlenen yarışma öncesinde, tüm süreç yeni baştan değerlendirilmiş ve gerekli revizyonlar yapılmıştır. Bu doğrultuda, yarışma kategorileri,ödül kriterleri, başvuru koşulları yeni baştan ele alınmıştır.

4. Altın Pusula Ödül Töreni Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve üst düzey devlet protokolünün katılımı ile İTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilmiştir.

67 projenin katıldığı ve yarıştığı ödül töreni öncesinde Altın Pusula Ödülleri’nin de kurumsal standartları oluşturulmuş ve Ödül törenine ait bir kısa tarihçeyi içeren film hazırlanmıştır.
2006 yılında ödülleri törenle verilen 5. Altın Pusula Yarışması’nda ise 49 proje yarışmıştır. Yine iki bakanın ve üst düzey bürokratların, iş dünyası temsilcilerinin katıldığı bir yarışma olmuştur.

IPRA Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği’nin tüm dünyadaki başarılı halkla ilişkiler çalışmalarını ödüllendirdiği Golden World Awards (GWA) yarışmasına uygun olarak, Altın Pusula Yarışması revize edilmiştir. Bu tarz bir düzenlemenin en önemli amacı, başarılı projelerimizin yurtdışı yarışmalara katılmasına da imkan yaratmaktır.

9. TÜHİD İLETİŞİM EĞİTİMLERİ
TÜHİD ve Marmara Üniversitesi işbirliği ile düzenlenen “ İletişim Eğitimleri “nin ikinci ve üçüncü dönemi gerçekleştirilmiştir.
Eğitimler, 2005 yılında 24 Mart’ta, 2006 yılında ise 16 Ocak tarihlerinde başlamış ve yaklaşık 1,5 ay sonra düzenlenen bir sertifika töreni ile tamamlanmıştır.

Katılımcı sayısı her yıl artan eğitimlerimiz, eğitim takviminin sonunda baştan değerlendirilmekte ve katılımcıların düşünce ve görüşlerine göre yeniden şekillendirilmektedir.

Halkla ilişkiler sektöründeki uygulayıcılara akademik ve profesyonel bakış açısı kazandırmayı hedefleyen eğitimlerde her bir uzmanlık konusu bir akademisyen ve profesyonel uygulayıcı tarafından sunulmaktadır. Halkla ilişkiler sektöründe itibarın yükselmesi amacıyla, ihtiyaç duyan kişilere akademik ve profesyonel uygulama örneklerini eğitim çatısında vermeyi hedefleyen “TÜHİD İletişim Eğitimleri “nin gelen başvurular doğrultusunda önümüzdeki yıllarda senede iki defa düzenlenmesi hedeflenmektedir.
Eğitim faaliyetlerimizin formatı yenilenerek devam edecektir.
TÜHİD iletişim eğitimlerinden 2005 yılında 15 kişi, 2006 yılında da 20 kişi sertifikalarını almışlardır.

10. ULUSLAR ARASI İLİŞKİLER
IPRA – Uluslar arası Halkla İlişkiler Derneği

Global Alliance for Public Relations and Communication Management

CERP - European Public Relations Confederation

Ayrıca, Akdeniz ülkeleri Halkla İlişkiler Federasyonunun kurulması ve Orta Doğu Ülkeleri Halkla İlişkiler Federasyonunun kurulması konusundaki talepler değerlendirilmektedir.







11.TÜHİD ADAY ÜYELİK
Aday Üyelik, TÜHİD tarafından, iletişim fakültelerinde öğrenim gören gençlerin sektör ile kaynaşması ve sivil toplumun bireyi olma bilincini kazanması açısından önemli görülmektedir.

TÜHİD Aday Üyelik programı, teorik olarak tamamlanmış ve 2 ay önce üniversitelerle bağlantı kurularak ilk adımı atılmıştır. İletişim Fakültelerinden konu ile ilgili öğretim üyelerini belirlemeleri talep edilmiştir.

GENÇ TÜHİD GRUBU

Aday Üyelik ile Genç TÜHİD’i yaratmak amaçlanmaktadır.

Genç iletişimcilerin ;

• Meslek örgütleri ile erken yaşta tanışmalarına imkan oluşturmak,
• Mesleki deneyim edinmelerine katkıda bulunmak,
• Mesleki anlamda kendilerini geliştirmelerini sağlayacak sistemi kurmak hedeflenmektedir.

Bu bağlamda aday üyelerin ;
• Dernek üyeleri ile sanal ortamda ve kişiler arası iletişim imkanları kurabilmeleri
• TÜHİD’in geleneksel projelerinde ve komitelerinde görev alabilmeleri
• TÜHİD’in gelişmesine ve gençleşerek daha dinamik bir yüz olmasına katkıda bulunmaları
sağlanacaktır.

Aday Üyelik sistemi, İletişim Fakülteleri ile TÜHİD’in genç iletişim öğrencileri ve akademisyenleri arasında bir iletişim noktası oluşturacak, Halkla ilişkiler mesleğinin gelecekteki uygulayıcıları ya da akademisyenleri olan üniversiteli genç adayları dernek çatısı altında birleştirerek onlara meslek ve mesleğin geleceği konusunda ışık tutacaktır. Bu sistem ile ayrıca, Dernek faaliyetlerinde gençlerin bakış açısına daha fazla yer vermek, dernek çalışmalarına daha fazla katkıda bulunmalarını sağlamak hedeflenmektedir.




12.ÜNİVERSİTELERLE İLİŞKİLER
İletişim sektörünün önemli bir paydaşı olan İletişim Fakülteleri ile işbirliğimiz 2004-2006 döneminde de artarak devam etmiştir.

15.TÜHİD YAYINLARI

Editörlüğünü Philip Sheppard’ın yaptığı IPRA’nın 15 numaralı son Gold Paper’ının (First Five- PR’s top five issues as seen by the leaders of five of the world’s foremost agencies) Türkçe’ye ve iletişim sektörüne kazandırılması için yapılan çalışmalar tamamlanmıştır. Çeviri bütçesi TÜHİD tarafından karşılan eserin ücretsiz basımı için Rota Yayıncılık ile anlaşma yapılmıştır. Kitap, çok yakın zamanda basılmış olacaktır.

26- www.hid.org.tr-www.tuhid.org - Hid-PR@yahoogroups.com

TÜHİD’in web sitesi güncel olarak yayındadır. Sitenin ingilizce bölümü açılmak üzeredir.

Yaklaşık 2000 kişinin yer aldığı yahoo grubumuz HİD-PR aktif olarak çalışmaktadır.

28 Nisan 2006, Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi

Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu

TOSFED’in varoluşuna ve bugünlere gelişine hep beraber şahidiz. Gösterilen büyük bir özveri ve fedakarca çalışmalar TOSFED’i bugünlere taşıdı. Türkiye’de olmayan bir çalışma yaratıldı, üstelik de uluslar arası boyuta taşındı.

TOSFED’in uluslar arası yarışların bir ayağını Türkiye’ye taşıması, çok önemli bir sektörel başarı. Bu başarı, aynı zamanda Türkiye’nin uluslar arası tanıtımının da çok önemli bir ayağını teşkil ediyor.

Ülkelerin gelişmişlik düzeyinin sivil toplum kuruluşlarının nicelik ve nitelik olarak yüksekliği ile doğru orantılı olduğunu düşünürsek, hepimizin üstlenmesi gereken görevler var. Bu görevleri yaparken de sivil toplum kuruluşlarının desteğe ihtiyacı var. Bu desteği ise paydaşların göstermesini bekliyoruz.

Bilgi ve iletişim çağında yaşadığımız günümüzde, rakipler arasında ön plana çıkmak, farkındalık yaratmak, hedef kitle ile duygusal bağ kurmak ve az bütçelerle geniş kitlelere ulaşmak önem kazanıyor.
Artık tüketiciler, hayat tarzını, duyguları da satın almak istiyorlar. Bu nedenle de sponsorluk etkin pazarlama araçlarından biri olarak ortaya çıkıyor. Yani sponsorluk, ticari sonuçları da hedefleyen bir iletişim aracı. Aynı zaman da da iki yıl önce sağlanan düzenlemelerle gider gösterilebilen ve etkinliği ölçülebilen bir iletişim aracı.

Türkiye'de kurumlar yaratıcılıklarını kullanmak ve doğru iletişim tekniğini seçmek için büyük çaba gösteriyorlar. Artık ürettikleri ürünlerden daha çok topluma kattıkları değerler ile ön plana çıkıyorlar. Kurumsal sosyal sorumluluğun temelinde ise 'topluma geri verme' ilkesi yatıyor.

Her kanaldan iletişim bombardımanına tutulan tüketicilerin kendilerine sponsorluk kanalıyla iletilen mesajlardan daha çok etkilendiği de yine belirtiliyor.

Özellikle üst düzey teknolojik imkanları, gücün, mücadelenin ve zamana karşı yarışmanın insanın ve doğanın içiçe geçtiği en önemli spor dalı olan motor sporları sektör ayrımı yapılmadan bütün kuruluşların ilgisini ve tüketici kitlesini çekecektir.

Doğru yapılan sponsorluklar hedef kitleye en kısa yoldan ve en etkili şekilde ulaşır. Tüketici önem verdiği konudaki sponsorluklardan daha çok etkilenir. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, kamuoyu artık topluma katkıda bulunan şirketlere daha çok itibar etmekte ve bu tercihi tüketime de yansıtarak satışları arttırmaktadır. Çünkü tüketiciler artık ürünün kalitesi kadar onu üreten kurumun imajına ve itibarına da önem veriyor. İmajı geliştirmek için de kurumsal sosyal sorumluluk en uygun iletişim kanallarının başında geliyor.

Tabii ki sadece sponsorluk yapmak yeterli değil. Önemli olan doğru sponsorluğu yapmak, hedef kitleye, kurum stratejisine uygun doğru projelerin seçilerek, kamuoyunda yeterli algılamayı sağlamak. Sponsorlukların doğru iletişim stratejisi ve halkla ilişkiler uygulamaları ile desteklenmesi ve değerlendirilmesi de başarıda çok önemli etkendir.

Sizlerin bu doğrultuda TOSFED faaliyetlerine katkınızın olacağına ve kuruluşlarınız adına ülkemiz için yapılan her faaliyete katkınız olacağına inanıyoruz ve bekliyoruz.

15 Şubat 2006, TOSFED

“Halkla ilişkiler bir yönetim bilimi”

Halkla İlişkiler, 40 yıl önce çoğunluğun kuşkuyla yaklaştığı bir alanken, bugün kocaman bir sektör. Gençlerin üniversite tercihleri için ve iş kurmak isteyenler için de gözde bir meslek. Büyümek, güven kazanmak, daha çok tanınmak isteyen kuruluşların vazgeçilmez unsuru.
Bu ilgi karşısında, halkla ilişkiler alanında çalışan şirketlerin sayısı da hızla yükseliyor. 30-35 yıl önce bir kuruluşta halkla ilişkiler biriminin bulunmasına ya da şirketlerin bu konuda dışarıdan danışmanlık hizmeti almasına “fantezi” gözüyle bakılırken, şimdi çalışma hayatının olmazsa olmaz sektörlerinden biri.
Halkla ilişkiler danışmanıyla çalışan şirketler, bunun işlerine olumlu yansımalarını yaşamakta gecikmiyor. Bu da halkla ilişkilerin sihri olsa gerek.


Kuruluşlar ve Yöneticiler için halkla ilişkiler dediğimiz zaman, iletişimin önemini hemen vurgulamamız gerekiyor.

“İletişim kavramına baktığımızda ve “iletişimin sorumlusu kim?” diye detaylandırdığımızda karşımıza çıkan iletişimin aslında hepimizin işi olduğudur.

“ İletişim, kuruluşların en alt kademesindeki çalışandan en üst kademesindeki CEO’ya kadar bütün çalışanların görevi. İletişim yönetimindeki farklılık ve beceri üstünlüğü, yöneticilerin kişisel kariyerini de etkiliyor.”


Kuruluşların en alt kademesinde görev yapan elemandan en üst kademesinde görev yapan CEO’ya kadar çok geniş bir yelpaze içinde cinsiyet, eğitim, statü farkı aranmadan iletişim her çalışanın, hepimizin görevi. Önemli olan iletişim disiplinlerinin bütün kademelere yayılması, uygulanması ve bir yaşam biçimi olarak benimsenmesinin, içselleştirilmesinin sağlanması.

Bu konuda da üst düzey yöneticilere ve iletişim yöneticilerine çok önemli görevler düşüyor. Aslında artık halkla ilişkilerin bir yönetim bilimi olduğunun kabul edilmesi, yönetim biliminin en önemli dallarından biri olduğunun kabul edilmesi gerekir. Yöneticiler, hem kendi kariyerleri hem de kuruluşlarının geleceği için iletişimi önemli bir yönetim fonksiyonu olarak görmeli ve uygulanması için gerekli ortamı oluşturmalıdır.

Günümüz organizasyon şemalarında iletişim yöneticilerinin pozisyonları CEO’lara çok yakın durumda. Bu da iletişimcilere çok önemli bir sorumluluk da yüklemektedir ki, o da sürekli mesleki gelişim sağlamaları, iletişim dünyasını takip etmeleri, ayrıca yöneticilik ve yönetim fonksiyonları konusunda bilgi sahibi olmaları ve gelişimleri takip etmeleridir.

Bir diğer deyişle;
- iletişimi yaşam biçimi olarak benimseyen,
- kuruluşuna hakim,
- üretim ve satış kadar hatta daha da önemli bir yönetim fonksiyonunun iletişim olduğunun bilincinde olan,
- hem kendi kariyerleri hem de kuruluşlarının gelecekteki başarıları için iletişimin önemini anlayan ve kavrayan yöneticiler,
geleceğin yöneticileri olacaklar.

“İletişimin yönetilmesindeki farklılık ve beceri üstünlüğü, yöneticilerin geleceklerini de etkileyecektir”

Ayrıca, iletişimin yönetilmesindeki farklılık ve beceri üstünlüğü, yöneticilerin geleceklerini de etkileyecektir.

Bununla birlikte, iletişimciler de kendilerini, geleceğin yöneticilerine ve yönetim modellerine, teknolojinin hızına ve sürekli değişime hazırlamalıdırlar.

Etik, günümüzün en önemli kavramlarından biridir.

Yine yöneticiler için geleceğin en önemli konulardan bir diğeri etik unsurudur.
Kuruluşların gelecekteki itibarı,
- etik kavramını benimsemeleri
- çalışma yaşamını bu doğrultuda yönlendirmeleri
- çalışanlarını bu kavram ile yetiştirmeleri ve yönetmeleri
- kuruluşun bütününe etik kavramını yerleştirmeleri ve içselleşmesini sağlamaları ile
gerçekleşecektir.

Her mesleğin, ulusal ve uluslararası standartları olduğunu biliyoruz, bizim mesleğimiz için de aynı şey geçerli. Halkla ilişkiler alanında da meslek etiğinin uygulanırlığı her geçen gün daha da önem kazanıyor.

Hepimizin görevi, sektörümüz, çalışanlarımız, hizmet verdiğimiz kuruluşlar bütününde toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilmek için meslek standartlarımıza sahip çıkmak ve uygulanabilirliğini yaygınlaştırmaktır. Ancak, bireylerin, toplumun genelindeki deformasyon, bütün meslekleri ve çalışma hayatını da erozyona uğratmış durumda. Mesleğimizin, sektörümüzün ve ülkemizin geleceği için hem kişisel hem de mesleki değerlerimize mutlaka sahip çıkmalı ve sonraki nesillere aktarımının sağlanmasını ve uygulanabilirliğini takip edebilmeliyiz. Kısaca yöneticilikte hedefe ulaşmaya evet, ama iş ahlakına, meslek ahlakına ve meslek standartlarına uygun çalışarak.

İletişimin hepimizin görevi olduğunu kabul edince ve bu görevi de hepimizin sahiplenmesi gerekince, bu konunun bir stratejisti ve yönlendiricisinin olması önemli. Bu aşamada yöneticilere çok önemli görevler düşüyor.

Kurumlardaki sorun, her kademede iletişimi bir bütün olarak görebilmekte... İletişimi “tutarlılık ve süreklilik” olarak içselleştirebilmekte...

Kurumların kazandığı başarının temelinde iki anahtar var. “Süreklilik” ve “Tutarlılık”.

Bir organizasyonda, güvenilebilirlik teşkil ederse ve daha sonra kendine güven kazanırsa, çevresinden de saygı görecektir

Eğer bir organizasyonda GÜVENİLEBİLIRLİK oluşursa ve daha sonra KENDİNE GÜVEN kazanırsa, çevresinden SAYGI görecek. Kendinize güven yaratabilirsiniz fakat bunu Güvenilirlikle desteklerseniz çok daha kuvvetli bir konum kazanırsınız. Nihai kazanç ise çevreden saygı görmek. Güvenilirlik, kendine güven ve saygı birbirinden bağımsız olarak geliştirilebilir. Fakat bizim görevimiz, bu üçünü bütünleştirmek ve kuruluşumuzun şöhretini artırmak.

Süreklilik, kurumun felsefesinde, kültüründe, duruş ve davranışlarında sağladığı, düşünce ve konsept bazındaki “süreklilik”.


Bu yüzyıl şirket otokrasisinin sona erdiği, kurumların değerleriyle ayakta kalacakları veya yıkılacakları bir yüzyıl olacak. Bu noktada, şirketleri yöneten liderlere ve biz iletişimcilere büyük sorumluluk yüklenmektedir.

Yöneticilerin işi oldukça zorlaştı. Teknolojinin hızı, dünya ile eşit zamanda, ancak, farklı koşullarda rekabetimizi zorunlu kılıyor. Artık global düşünüp yerel davranmak bazen de global davranmak zorunluluğu var. Ama iletişim, kuruluşların her kademesindeki yöneticiler için çok önemli bir konu. Bugün dünya örnekleri gösteriyor ki, üst düzey yöneticiler neredeyse zamanının %30 gibi bir bölümünü “iletişim” ile ilgili konulara ayırıyorlar.


Yöneticiler, ancak bilgi sahibi oldukları konuların yönetiminde büyük başarılar sağlayabiliyorlar. Bir konunun kademelere yayılmasını ve bünyede kabul edilmesini ve içselleşmesini koordine etmeleri gerekiyor. Ve de öncelikle ikna edilmeleri gerekiyor. Bizim de öncelikli işimiz yöneticileri iletişim konularına kaynak ve zaman ayırmaları için ikna ile başlıyor.

Günümüz yönetim anlayışı, iletişim konularını rekabet ve başarı avantajı için zorunlu ve gerekli kılıyor. Yöneticilerimizin de bu konuya her geçen gün artan inançları biz iletişimcileri gerçekten yüreklendiriyor. Dileğimiz, bütün yöneticilerin halkla ilişkiler / iletişim konularına da tıpkı diğer yönetim faaliyetleri gibi, yapılanmada yer vermeleri, organizasyon şemalarında yer vermeleri, kaynak yaratmaları ve öncü rolü üstlenerek alt kademelerin de bu konuları benimsemeleri ve uygulanmasını sağlamalarıdır.

Geleceğin yöneticilerinin de bu paralelde düşüneceklerini, düşündüklerini, başarı için yönetimin iletişim dalını da zorunlu göreceklerine, bu mesleğe gönül veren biri olarak yürekten inanıyorum.

Halkla İlişkiler nedir?
Halkla İlişkiler bir yönetim bilimidir. Kuruluşların, halkla ilişkiler disiplini dahilinde kamuoyuna açılmasını sağlar. Bu nedenle de kuruluşlar ve yöneticiler için çok büyük önem taşır. Kuruluşu bütün olarak görüp, iletişim disiplinleri dahilinde kurum içine ve dışına yönelik faaliyetlerin belirlenmesine ve uygulanmasına yardımcı olur.


İletişim kimin işi?
Aslında bize göre, iletişim hepimizin işi. Kuruluşların en alt kademesinde görev alanlardan en üst kademesindeki CEO’ya kadar çok geniş bir yelpaze içinde cinsiyet, eğitim, statü farkı aranmaksızın iletişim her çalışanın, hepimizin görevi. Önemli olan iletişim disiplinlerinin bütün kademelere yayılması, uygulanması ve bir yaşam biçimi olarak benimsenmesi. Bu konuda da üst düzey yöneticilerle iletişim yöneticilerine çok önemli görevler düşüyor. Geleceğin yöneticileri; iletişimi iyi yönetebilen, farklılık ve beceri üstünlüğü katabilen kişiler olacak.
Kuruluşların başarısında halkla ilişkiler faaliyetlerinin önemi yadsınamaz. Halkla ilişkiler çalışmalarının önemine inanan ve sürekli olması gerektiğini bilen yöneticilerin ve kuruluşların başarıları kamuoyuna yansıyor. Ancak, bu düşünce yapısını benimseyen yönetici sayısının artması gerekiyor. Yöneticilerin, halkla ilişkiler çalışmasını sadece medyada yer almak olarak algılaması da son derece yanıltıcı, çünkü medyada yer almak çalışmanın yalnızca bir bölümü. Başarı ise bütünün iyi yönetilmesi ile sağlanabilir.

Kasım 2005, Mess Mercek Dergisi

“Halkla İlişkiler ve Tanıtım” Sektörünün Dünü, Bugünü, Yarını..."

Ne olursanız olun, en iyisi olmaya çalışın,
hedefiniz olsun, yaptığınız iş onun için basamak olsun

İş başvurunuz cevapsız kalabilir, sakın moraliniz bozulmasın, bugün olmaz yarın olur, beş gün sonra olur. Stajlar sizi iş hayatına hazırlar, bulabildiğiniz oranda ve iş ayırımı yapmadan kendinize her alanda staj imkanı yaratın.
Siz her şeyi bileceksiniz, ama mesleğinizi çok daha iyi bilmelisiniz.

Dün ve bugünün çalışma hayatı biraz farklı, ofisler nasıldı dersek, size bunu anlatmak biraz zor olabilir...
Dün: Daktilo, teleks, faks vs., kitap kaynak sayısı az, çalışma alanları dardı

Bugün : Bilgisayar, notebook, internet, cep bilgisayarı, cep telefonu
Hıza yetişemiyoruz
Krizler yaygınlaşıyor
Bireysel güç var, tüketiciler haklarının ayırdında, medya çeşitlendi
Kitaplarda şimdi çeşitlilik var, sektör dergileri halkla ilişkiler uzmanlık alanlarına yönelik kitaplar arttı
İletişimcilerin nitelikleri
- Türkçe bilgisi / yazılı konuşma
- Genel kültür
- Gazetecilik deneyimi
- Dış görünüme dikkat
- İnsanı sevmek
- Güleryüz
- Görgü kuralları, topluluk içinde davranma
- Çabuk kavrayan, örgütçü, dürüst , esnek,
Sağduyu, araştırıcı yanı gelişmiş
- Kendine güvenen
- Yabancı dil
- Teknoloji ile dostluk

Tabi meslek bilgileri, stratejik düşünme, takım çalışması, analiktiklik, gibi bazı özellikler de yine sizi bekliyor.

TÜHİD nedir?
Türkiye halkla ilişkilere derneği, halkla ilişkiler mesleğini yürüten kişilerin üyesi olduğu 33 yıllık meslek örgütümüz. Sevgili hocamız Doç,Dr.Serra Görpe de yönetim kurulumuzda birlikte çalıştığımız arkadaşımız. Sayın Saydam ve sayın Saçkan da üyelerimiz ve Meral hanım tühid’in önceki dönem başkanı.

Biz ne yaparız, meslek örgütü olarak sektörümüzü temsil ediyoruz. Mesleğimizi geliştirmeye çalışıyoruz, ulusal ve uluslararası platformlarda temsil ediyoruz.
Siz genç arkadaşlarımız için aday üyelik sistemimizi geliştiriyoruz, bunun koordinasyonunu Serra hocamız yapıyor.
Sevgili arkadaşlar, hangi mesleği yaparsanız yapın, meslek örgütünüze üye olun, meslektaşlarınızla aynı platformda buluşun, siz de mesleğiniz için bir şeyler yapın, sivil toplum örgütleri ve gönüllülük esasına dayalı çalışmalar, sizin mesleki başarınızı da olumlu etkileyecektir. Ve mesleki büyüklerinizden yeni konular öğrenirsiniz.
Yine TÜHİD olarak, staj imkanı yaratma, kaynak kitap kazandırma gibi genç iletişimcilere dönük alt yapı çalışmalarımız var.
Halkla ilişkilerin dünü bügünü yarını dediğimiz zaman;
Dün zaten kitaplarda fazlasıyla yazıyor, bugüne de yine kamuoyunu, web sitelerini, yayınları takip ederek ulaşıyorsunuz.
Ama mesleğimizin geleceği konu olduğu zaman işimiz biraz zor...
Çünkü biz artık biliyoruz ki, bütün yollar iletişime çıkıyor...

Sevgili genç arkadaşlarım, emin olun bütün yollar iletişime çıkıyor. Yani hangi iş alanı olursa olsun, her sektörün her işletmenin her yöneticinin iletişim çalışmasına ihtiyacı var.

Halkla İlişkiler, 40 yıl önce çoğunluğun kuşkuyla yaklaştığı bir alanken, bugün kocaman bir sektör.
Gençlerin üniversite tercihleri için ve iş kurmak isteyenler için de gözde bir meslek. Büyümek, güven kazanmak, daha çok tanınmak isteyen kuruluşların vazgeçilmez unsuru.
30-35 yıl önce bir kuruluşta halkla ilişkiler biriminin bulunmasına ya da şirketlerin bu konuda dışarıdan danışmanlık hizmeti almasına “fantezi” gözüyle bakılırken, şimdi çalışma hayatının olmazsa olmaz sektörlerinden biri.

“İletişim kavramına baktığımızda ve “iletişimin sorumlusu kim?” diye düşündüğümüzde karşımıza çıkan iletişimin aslında hepimizin işi olduğudur.

Kuruluşların en alt kademesinde görev yapan elemandan en üst kademesinde görev yapan CEO’ya kadar çok geniş bir yelpaze içinde cinsiyet, eğitim, statü farkı aranmadan iletişim her çalışanın, hepimizin görevi. Önemli olan iletişim disiplinlerinin bütün kademelere yayılması, uygulanması ve bir yaşam biçimi olarak benimsenmesinin, içselleştirilmesinin sağlanması.

Bu konuda da üst düzey yöneticilere ve iletişim yöneticilerine çok önemli görevler düşüyor. Aslında artık halkla ilişkilerin bir yönetim bilimi olduğunun kabul edilmesi, yönetim biliminin en önemli dallarından biri olduğunun kabul edilmesi gerekir. Yöneticiler, hem kendi kariyerleri hem de kuruluşlarının geleceği için iletişimi önemli bir yönetim fonksiyonu olarak görmeli ve uygulanması için gerekli ortamı oluşturmalıdır.

Günümüz organizasyon şemalarında iletişim yöneticilerinin pozisyonları CEO’lara çok yakın durumda. Bu da iletişimcilere çok önemli bir sorumluluk da yüklemektedir ki, o da sürekli mesleki gelişim sağlamaları, iletişim dünyasını takip etmeleri, ayrıca yöneticilik ve yönetim fonksiyonları konusunda bilgi sahibi olmaları ve gelişimleri takip etmeleridir.
Bir diğer deyişle;
- İletişimi yaşam biçimi olarak benimseyen,
- Kuruluşuna hakim,
- Üretim ve satış kadar hatta daha da önemli bir yönetim fonksiyonunun iletişim olduğunun bilincinde olan,
- Hem kendi kariyerleri hem de kuruluşlarının gelecekteki başarıları için iletişimin önemini anlayan ve kavrayan yöneticiler,
Geleceğin yöneticileri olacaklar.
İletişimciler de kendilerini, geleceğin yöneticilerine ve yönetim modellerine, teknolojinin hızına ve sürekli değişime hazırlamalıdırlar.

Bir diğer önemli konumuz: Etik

Her mesleğin, ulusal ve uluslararası standartları olduğunu biliyoruz, bizim mesleğimiz için de aynı şey geçerli. Halkla ilişkiler alanında da meslek etiğinin uygulanırlığı her geçen gün daha da önem kazanıyor.
Hepimizin görevi, sektörümüz, çalışanlarımız, hizmet verdiğimiz kuruluşlar bütününde toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilmek için meslek standartlarımıza sahip çıkmak ve uygulanabilirliğini yaygınlaştırmaktır.
Ancak, bireylerin, toplumun genelindeki deformasyon, bütün meslekleri ve çalışma hayatını da erozyona uğratmış durumda.
Mesleğimizin, sektörümüzün ve ülkemizin geleceği için hem kişisel hem de mesleki değerlerimize mutlaka sahip çıkmalı ve sonraki nesillere aktarımının sağlanmasını ve uygulanabilirliğini takip edebilmeliyiz.

Ben genç arkadaşlarımın çok daha donanımlı ve kuvvetli olarak meslektaşlarımız arasına katılacağına ve mesleklerine sahip çıkacağına yürekten inanıyorum.


28 Kasım 2005

Ms.Fugen Toksu, Chairman, TUHID, Turkish Public Relations Association

Public Relations in Turkey

Public Relations, which was perceived by most people in Turkey three decades ago as an unimportant subject, is now a huge sector with a vital role in every for profit and non-profit middle and larger sized company. PR is an extremely attractive career choice for young people and has a significant influence on companies’ growth and expansion in audience. Public relations is not an added function in organizations but rather plays a crucial and constant role in businesses. There are 29 colleges offering degrees in PR in Turkey. Every year more than 1000 new graduates who join the work force select the public relations sector. Public Relations companies are growing and expanding their specialized areas.


TUHID, Turkish Public Relations Associations

TUHID, founded in 1972, was established to promote association between PR experts within organizations, to provide solidarity within the sector and to establish PR’s position in business throughout Turkey.

Some functions of TUHID include training through Professional Development Seminars, periodic TUHİD forums and conferences, whereby prominent representatives of our industry give speeches on popular communication-related topics.

Also included in our operations is the Golden Compass Public Relations Award. The Golden Compass Public Relations Award, which was initiated in 2001, has become a very popular and well respected sector award promoting PR projects. By including students' projects in 2004 the award’s boundaries were expanded in a very positive way.

TUHID additionally monitors PR ethics within Turkey. Our organization believes that ethical standards in public relations in Turkey must be in parallel with the global standards and that professional standards within the membership must also be maintained. For this purpose a special project will be initiated in 2005 by TUHID.

TUHID has been working with universities on many different PR projects.

The year 2004 marks one of the most important milestones in the history of our association as we became the only association officially representing the public relations sector in Turkey. This year we were granted permission to add the word “Turkiye” to the name of our association. Now, our official title HID (Halkla Iliskiler Dernegi) has changed to TUHID (Turkiye Halkla Iliskiler Dernegi). We take very seriously the added responsibility as the official representative.

In recent years we have reached more audience and membership has increased 40%. We established an internet website and motivated greater participation by the prominent Turkish PR personalities in our projects. In order to be prepared for the future we have started new restructuring projects within TUHID and have provided new financial resources. Our improved financial position and expanded voluntary workforce further help us affectively achieve our association’s goals.


Member Relations

Presently, TUHID has 270 members. The members of TUHID, who include the most prominent public relations professionals in the country, are immediately informed about PR related subjects. Non-members also closely follow TUHID’s activities.

The website of the association (www.hid.org.tr) and the email-groups are important tools in facilitating rapid communication with and between our members. Our website is very active and is continuously updated. Young professionals can immediately benefit from others’ PR experience by accessing the information on our website.

The exchange of ideas in the email groups was so active that in terms of activity and usage it ranks eighth in PR websites worldwide. These groups are particularly popular with students. Our association is planning to grant a special membership status to students.


Challenges in the PR Industry in Turkey

As business administration has developed and advanced globally the role of public relations within organizations has become clearer. Sector difficulties are currently being resolved through better understanding and acceptance by company managers. Titles, work and job descriptions are now better delineated. Major players in the business sector are consulting PR experts before finalizing their business plans.

The importance of public relations in companies’ success is realized by organizations and their managers who utilize PR professionals and therefore experience a much more receptive audience. We want to see more organizations and people employing PR strategies and tactics.

There is a misconception held by some managers that public relations means to be in the news media. However, media is only one side of the public relations. A success can only be achieved by a systematic PR work plan.

From top to bottom, regardless of education or status, communication is every employee’s duty. Executive managers’ initiatives and persuasiveness plays a key role in well managed PR activities. Successful managers are those with strong communication skills.


PR Sector in Turkey in 2004

Turkey has experienced financial turmoil in the last decade. The painful economic crisis reached rock bottom in 2003, after which trends started to turn upward. Political stability, single digit inflation rate and some other factors in 2004 created an atmosphere for the companies to have hopeful expectations for the upcoming years. This positively affected our business, even though it was still lower than what we, PR professionals expected. Developments in the last decade seriously reshaped the economy and companies. Strong companies survived and the weakest ones did not.

Economic crisis affected our sector in different ways. On the one hand, some companies shied away from public relations and thought they were saving money. They either cancelled or postponed PR projects. When they executed any PR projects, they cut their budgets, although in reality they needed more and better PR work. Now, most of them understand that they should have used more PR techniques. After that experience, they now want to see more PR professionals in their organizations. On the other hand, reorganization of Turkish companies in recent decades brought many concepts, such as crisis management and itibar yönetimi, to the forefront. Likewise, many PR professionals found opportunities to improve their skills and specialize in rarely found business situations. But in either case, surviving companies, most of which have strong international connections, did become sure of the importance of public relations more than ever which is to our benefit.

Public relations is directly related with the economic and social life in a country. The conditions we experienced helped us learn a great deal. We are fortunate in Turkey for having very skillful and well-qualified professionals in almost every aspect of the public relations business.

The last decade also witnessed another phenomenon in telecommunication technology worldwide which is a significant tool in PR. As Turkey made an impressive advancement in our telecommunication infrastructure in the late 80s and early 90s, it was ready to adapt the new technical developments.

From the public relations perspective now we have skillful and experienced professionals utilizing advanced technological equipment, operating worldwide and in tough economic conditions. The public relations business in Turkey may still be behind the USA, but our special situation puts us in a unique place in worldwide public relations.


Expectations in 2005

Like in every New Year, we have high expectations for the upcoming year. We hope that organizations and their managers will place more importance on PR and dedicate more resources to the short and long term public relations projects. Successful achievements of our PR professionals will provide new opportunities for many people to turn to us, invest more and allocate bigger budgets. For this mission, every single player in our field has a significant responsibility. As the leading association representing the industry in Turkey TUHID is strategically unified and well-prepared to execute both short and long term plans.

TUHID is a major supporter of the next IPRA Congress to be held in Turkey. We will be honored to celebrate the 50th anniversary in Turkey. We will also be privileged to host and meet thousands of the IPRA members from all over the world expected to come to Turkey for that distinguished professional meeting.



Who is Ms. Fugen Toksu

Ms.Toksu graduated from Communication Faculty in Marmara University. She received her MBA degree from Istanbul University.

She worked for MESS Employee Union as PR manager before she founded Toksu & Chase PR Co. Ms. Toksu created and published an automobile classified site on the internet, called www.otoalsat.com, which received the Golden Spider award. Ms. Toksu is also the founder member of Açık İletişim Yayıncılık PR Co.

Ms.Toksu, who has been in the Board of Directors for four terms, serves as the Chairman of TUHID for the second time in a row. In addition to the IPRA she is also a member in TGC (Turkish Journalists Association). She is a press-card holder and has been lecturing in Istanbul Ticaret University.

2 Aralık 2004

İŞLETMELERDE İLETİŞİMİN ÖNEMİ

İletişim

Kuruluşlar ve Yöneticiler için halkla ilişkiler dediğimiz zaman, iletişimin önemini hemen vurgulamamız gerekiyor.

“İletişim kavramına baktığımızda ve “iletişimin sorumlusu kim?” diye detaylandırdığımızda karşımıza çıkan iletişimin aslında hepimizin işi olduğudur.

Kuruluşların en alt kademesinde görev yapan elemandan en üst kademesinde görev yapan CEO’ya kadar çok geniş bir yelpaze içinde cinsiyet, eğitim, statü farkı aranmadan iletişim her çalışanın, hepimizin görevi. Önemli olan iletişim disiplinlerinin bütün kademelere yayılması, uygulanması ve bir yaşam biçimi olarak benimsenmesinin, içselleştirilmesinin sağlanması.

Bu konuda da üst düzey yöneticilere ve iletişim yöneticilerine çok önemli görevler düşüyor. Aslında artık halkla ilişkilerin bir yönetim bilimi olduğunun kabul edilmesi, yönetim biliminin en önemli dallarından biri olduğunun kabul edilmesi gerekir. Yöneticiler, hem kendi kariyerleri hem de kuruluşlarının geleceği için iletişimi önemli bir yönetim fonksiyonu olarak görmeli ve uygulanması için gerekli ortamı oluşturmalıdır.

“İletişimin yönetilmesindeki farklılık ve beceri üstünlüğü, yöneticilerin geleceklerini de etkileyecektir”

Artık, organizasyon şemalarında iletişim yöneticilerinin pozisyonları CEO’lara çok yakın durumdadır. Bu da iletişimcilere çok önemli bir sorumluluk da yüklemektedir ki, o da sürekli mesleki gelişim sağlamaları, iletişim dünyasını takip etmeleri, ayrıca yöneticilik ve yönetim fonksiyonları konusunda bilgi sahibi olmaları ve gelişimleri takip etmeleridir.

Bir diğer deyişle;
- iletişimi yaşam biçimi olarak benimseyen,
- kuruluşuna hakim,
- üretim ve satış kadar hatta daha da önemli bir yönetim fonksiyonunun iletişim olduğunun bilincinde olan,
- hem kendi kariyerleri hem de kuruluşlarının gelecekteki başarıları için iletişimin önemini anlayan ve kavrayan yöneticiler,
geleceğin yöneticileri olacaklar.
- Ayrıca, iletişimin yönetilmesindeki farklılık ve beceri üstünlüğü, yöneticilerin geleceklerini de etkileyecektir.

Bununla birlikte, iletişimciler, kendilerini geleceğin yöneticilerine ve yönetim modellerine, teknolojinin hızına ve sürekli değişime hazırlamalıdırlar.

Yine yöneticiler için geleceğin en önemli konulardan bir diğeri etik unsurudur.
Kuruluşların gelecekteki itibarı,
- etik kavramını benimsemeleri ve
- çalışma yaşamını bu doğrultuda yönlendirmeleri
- çalışanlarını bu kavram ile yetiştirmeleri ve yönetmeleri
- kuruluşun bütününe etik kavramını yerleştirmeleri ve içselleşmesini sağlamaları ile
gerçekleşecektir.

Her mesleğin, ulusal ve uluslararası standartları olduğunu biliyoruz, bizim mesleğimiz için de aynı şey geçerlidir. Halkla ilişkiler alanında da meslek etiğinin uygulanırlığı her geçen gün daha da önem kazanıyor.

Hepimizin görevi, sektörümüz, çalışanlarımız, hizmet verdiğimiz kuruluşlar bütününde toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilmek için meslek standartlarımıza sahip çıkmak ve uygulanabilirliğini yaygınlaştırmaktır. Ancak, bireylerin, toplumun genelindeki deformasyon, bütün meslekleri ve çalışma hayatını da erezyona uğratmış durumda. Mesleğimizin, sektörümüzün ve ülkemizin geleceği için hem kişisel hem de mesleki değerlerimize mutlaka sahip çıkmalı ve sonraki nesillere aktarımının sağlanmasını ve uygulanabilirliğini takip edebilmeliyiz. Kısaca yöneticilikte hedefe ulaşmaya evet, ama iş ahlakına, meslek ahlakına ve meslek standartlarına uygun çalışarak.

İletişimcilerde olması gereken bazı özellikler var ki,

- pozitif bakış açımız,
- yapıcılığımız,
- popülistlikten uzak,
- doğru ve açıklık ilkeleri doğrultusunda evrensel standartlarda çalışmalarımızı yürütmemiz
biz iletişimciler için önemli.

İletişimin hepimizin görevi olduğunu kabul edince ve bu görevi de hepimizin sahiplenmesi gerekince, bu konunun bir stratejisti ve yönlendiricisinin olması önemli. Bu aşamada yöneticilere çok önemli görevler düşüyor.

Kurumlardaki sorun, her kademede iletişimi bir bütün olarak görebilmekte... İletişimi “tutarlılık ve süreklilik” olarak içselleştirebilmekte...
Kurumların kazandığı başarının temelinde iki anahtar var. “Süreklilik” ve “Tutarlılık”.

Eğer bir organizasyonda GÜVENİLEBİLIRLİK oluşursa ve daha sonra KENDİNE GÜVEN kazanırsa, çevresinden SAYGI görecek. Kendine güven yaratabilirsiniz. Fakat bunu Güvenilirlikle desteklerseniz çok daha kuvvetli bir konum kazanırsınız. Nihai kazanç ise çevreden saygı görmek. Güvenilirlik, kendine güven ve saygı birbirinden bağımsız olarak geliştirilebilir. Fakat bizim görevimiz, bu üçünü bütünleştirmek ve kuruluşumuzun şöhretini artırmak.

Süreklilik, kurumun felsefesinde, kültüründe, duruş ve davranışlarında sağladığı, düşünce ve konsept bazındaki “süreklilik”.

Tıpkı insanlar gibi, kurumların da kişilik özellikleri olduğu inancındayım. Burada esas olan bu özelliklerin tanımlanması ve gelişerek süreklilik gösterebilmesidir... Ama unutulmamalıdır ki, kuruluşları yönetenler biziz ve yöneticilerin kişilik özellikleri ve vizyonları kuruluşun kişilik özelliğini etkiler.

21.yüzyıl şirket otokrasisinin sona erdiği, kurumların değerleriyle ayakta kalacakları veya yıkılacakları bir yüzyıl olacak. Bu noktada şirketleri yöneten liderlere ve biz iletişimcilere büyük sorumluluk yüklenmektedir.

Yöneticilerin işi gördüğünüz gibi oldukça zorlaştı. Bugün dünya örnekleri gösteriyor ki, üst düzey yöneticiler neredeyse zamanının %30 gibi bir bölümünü “iletişim” ile ilgili konulara ayırıyorlar.

Teknolojinin hızı, dünya ile eşit zamanda, ancak, farklı koşullarda rekabetimizi zorunlu kılıyor. Artık global düşünüp yerel davranmak bazen de global davranmak zorunluluğu var. Ama iletişim, kuruluşların her kademesindeki yöneticiler için çok önemli bir konu.

Yöneticiler, ancak bilgi sahibi oldukları konuların yönetiminde büyük başarılar sağlayabiliyorlar. Bir konunun kademelere yayılmasını ve bünyede kabul edilmesini ve içselleşmesini koordine etmeleri gerekiyor. Ve de öncelikle ikna edilmeleri gerekiyor. Bizim de öncelikli işimiz yöneticileri iletişim konularına kaynak ve zaman ayırmaları için ikna ile başlıyor.

Günümüz yönetim anlayışı, iletişim konularını rekabet ve başarı avantajı için zorunlu ve gerekli kılıyor. Yöneticilerimizin de bu konuya her geçen gün artan inançları biz iletişimcileri gerçekten yüreklendiriyor. Dileğimiz, bütün yöneticilerin halkla ilişkiler / iletişim konularına da tıpkı diğer yönetim faaliyetleri gibi, yapılanmada yer vermeleri, organizasyon şemalarında yervermeleri, kaynak yaratmaları ve öncü rolü üstlenerek alt kademelerin de bu konuları benimsemeleri ve uygulanmasını sağlamalarıdır.

Geleceğin yöneticilerinin de bu paralelde düşüneceklerini, düşündüklerini, başarı için yönetimin iletişim dalını da zorunlu göreceklerine, bu mesleğe gönül veren biri olarak yürekten inanıyorum.

24 HAZİRAN 2004,MÜSİAD

“Kuruluşların da yöneticinin de yükselme yolu iletişimden geçer”

“ Halkla ilişkiler bir yönetim bilimidir “

“Geleceğin yöneticileri, İletişimi iyi yönetebilen, farklılık ve beceri üstünlüğü katabilen kişiler olacak”

“Yöneticilerin, halkla ilişkiler çalışmasını yalnızca medyada yer almak olarak algılamaması gerekir”

“Kuruluşlar, uzun sürede itibar kazanır. Bu nedenle yöneticilerin kuruluş itibarının ve saygınlığının korunması ve artırılmasını önemsemesi gerekir “


Halkla ilişkiler, günümüzün en gözde mesleklerinden biri.Yüksek eğitim tercihini yapan gençlerin de, işlerini biraz yoluna koyup da büyümek isteyen kuruluşların da hedefi durumunda.
Bu sektörde çalışan şirketlerin sayısı da hızla yükseliyor. Mesleğin albenisiyle sektöre sürüklenenler kısa sürede pes ediyor, ama mesleğinin erbabı olanlar ciddi cirolu şirketler haline dönüşüyor. Halkla ilişkiler çalışmalarının desteğine ihtiyaç duyan kişi ve kuruluşların sayısında da gözle görülür bir artış var. Çok değil, 30 yıl öncesine kadar bir kuruluşta halkla ilişkiler biriminin bulunmasına fantezi gözüyle bakılırken, şimdi iletişim danışmanı olmayan şirkete, “genel müdürsüz çalışıyor” muamelesi yapılıyor. Kısaca halkla ilişkiler, artık ekonominin olmazsa olmaz sektörlerinden biri.
Halkla ilişkiler danışmanıyla çalışan şirketler, bunun işlerine olumlu yansımalarını yaşamakta da gecikmiyor. Hepimiz onları daha “işinin ehli” olarak algılamaya başlayoruz farkında olmadan. Bu da halkla ilişkilerin sihri olsa gerek.
Biz de bu sayımızda, halkla ilişkiler denildiğinde akla gelen ilk isimlerden birini konuk ettik sayfalarımıza. Halkla İlişkiler Derneği’nin Başkanı Fügen Toksü’den, mesleğinin inceliklerini öğrenmeye çalıştık. Biz zevkle konuştuk, sizin de aynı duygularla okuyacağınızı düşünüyoruz.


Halkla İlişkiler günümüzün gözde mesleklerinden biri. Nedir halkla ilişkiler?
Birkaç cümleyle özetlemek gerekirse; halkla İlişkiler bir yönetim bilimidir. Kuruluşların, halkla ilişkiler disiplinleri dahilinde kamuoyuna açılmasını sağlar. Bu nedenle de kuruluşlar ve yöneticiler için çok büyük önem taşır. Kuruluşu bütün olarak görüp, iletişim disiplinleri dahilinde kurum içine ve kurum dışına yönelik faaliyetlerin belirlenmesine ve uygulanmasına yardımcı olur.

Başkanı olduğunuz Halkla İlişkiler Derneği’nin faaliyetleri hakkında bilgi verir misiniz?
“İletişim Kimin İşi?” başlığını taşıyan HİD Forumu’nu ve Altın Pusula Halkla İlişkiler ödüllerinin de üçüncüsünü gerçekleştiriyoruz. İletişim Eğitimleri projemizi bu dönemde hayata geçirmek istiyoruz. Yine bu dönemde, sağlıklı büyüme politikası ile HİD’e üye olmayan meslektaşlarımızın üyeliğini gerçekleştireceğiz.. Üyelerimizle iletişimimizi etkinleştirecek faaliyetlerimiz olacak. Önceki dönem başkanlarımız ve üyelerimizle sürekli bağlantı halinde olup, sektörün sorunlarını birlikte tartışıyoruz.
www.hid.org.tr adresindeki web sitemizi yenileyerek daha güncel ve etkin hale dönüştürdük. Ayrıca, sektörün kalbinin attığı yaklaşık bin kişilik Hid-PR elektronik iletişim platformunu yönetiyoruz. Bu platform, farklı yaş grupları arasındaki iletişimcilerin konuları etkin olarak tartıştıkları, fikir ve bilgi alışverişi yaptıkları bir elektronik ortam.

HİD’in projeleri neler?
Türkiye Tanıtım Konseyi bünyesinde Türkiye markasının oluşturulmasına destek veriyoruz. Yine bu dönemde eğitim projemizi hayata geçireceğiz.
Meslek etiği üzerinde yeni bir çalışmamız olacak. Bütün sektör örgütlerinde olduğu gibi bizim de görevimiz, sektörümüz, çalışanlarımız, hizmet verdiğimiz kuruluşlar bütününde toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilmek için meslek standartlarımıza sahip çıkmak ve uygulanabilirliğini yaygınlaştırmak.
Ancak bireylerin, toplumun genelindeki deformasyon, bütün meslekleri ve çalışma hayatını da deformasyona uğratıyor. Mesleğimizin, iletişim sektörünün ve ülkemizin geleceği için hem kişisel hem de mesleki değerlerimize mutlaka sahip çıkmalı ve sonraki nesillere aktarılması ve uygulanabilirliğini takip edebilmeliyiz. Tabii her mesleğin uyulması gereken ilkeleri var ve bunları da uygulayacak olanlar o mesleğin sahipleri. Kişisel iş yapış kalitelerinin gelişmesi ve meslek ilkelerinin uygulanması, verilen hizmetin kalitesini artıracağı gibi her mesleği de bulunduğu konumdan daha yukarıya taşıyacaktır. Bu ise iletişim camiasında hizmet veren hepimizin görevi ve mesleğe karşı sorumluluğudur.


İletişim kimin işi?
Aslında bize göre, iletişim hepimizin işi. Kuruluşların en alt kademesinde görev alanlardan en üst kademesinde görev yapan CEO’ya kadar çok geniş bir yelpaze içinde cinsiyet, eğitim, statü farkı aranmadan iletişim her çalışanın, hepimizin görevi. Önemli olan iletişim disiplinlerinin bütün kademelere yayılması, uygulanması ve bir yaşam biçimi olarak benimsenmesi. Bu konuda da üst düzey yöneticilerle iletişim yöneticilerine çok önemli görevler düşüyor. Geleceğin yöneticileri; iletişimi iyi yönetebilen, farklılık ve beceri üstünlüğü katabilen kişiler olacak.


Türkiye'de halkla ilişkiler mesleğinin en önemli sorunları neler?
Halkla ilişkiler mesleğinin gerçek boyutları ile algılanmasında zorluk yaşanıyor. İşletme yönetimlerinin büyük değişim ve gelişim gösterdiği günümüzde, halkla ilişkiler/iletişim biriminin yönetim içindeki tanımlarında ve konumlandırmalarında yaşanan sıkıntılar var. Unvanlar, yapılan çalışmalar ve mesleki nitelikler birbirini tamamlamayabiliyor.
Aslında halkla ilişkiler bir yönetim bilimi. Yöneticilerin olmazsa olmaz danışmanlarından biri konumunda olması gerekir. Kuruluşların başarılarında halkla ilişkiler faaliyetlerinin önemi yadsınamaz.Yöneticilerin, kuruluşlarının halkla ilişkilere olan ihtiyaçlarını belirleyebilmeleri, önemine ve yararına inanmaları gerekir.
Yöneticilerin hem kendileri hem de kuruluşları adına iletişim disiplinleri konusunda bilgi sahibi olmaları gerekir ki, ihtiyaçları belirleyebilsinler ve kendilerine sunulan hizmetin kurum içi ve kurum dışı uygulamalarını gerçekleştirebilsinler. Halkla ilişkiler danışmanlarının, kuruluşun geleceğe dönük politikalarında aktif olarak rol alması, kuruluşlar açısından çok büyük yarar sağlıyor.
Halkla ilişkiler çalışmalarının önemine inanan ve sürekli olması gerektiğini bilen yöneticilerin ve kuruluşların başarıları kamuoyuna yansıyor. Ancak, bu düşünce yapısını benimseyen yönetici sayısının biraz daha artması gerekiyor. Yöneticilerin, halkla ilişkiler çalışmasını sadece medyada yer almak olarak algılaması da son derece yanıltıcı., çünkü medyada yer almak çalışmanın yalnızca bir bölümüdür ve bütünün iyi yönetilmesi gerekir.

Halkla ilişkiler yöneticilerinin sahip olması gereken nitelikler neler?
Halkla ilişkiler yöneticileri, bugün üst yönetimle birlikte, kuruluşların iletişim stratejisini belirleyen kişi konumundalar. Bundan sonraki aşama ise bu strateji çerçevesinde yapılacak çalışmaları belirlemek ve uygulamak. Bu nedenle de mesleki nitelik ve bilgilerin yanında; dünyayı izlemesi, Türkiye’nin gündemini takip edebilmesi, kuruluşların yapısı ve işleyişi, yönetici profili konusunda bilgi sahibi olması gerekiyor.

Dünyadaki trendlerin değişmesi, teknolojinin dünyadaki gelişmeleri hızlı takip edebilme imkanı sağlaması, dünya ile rekabet edebilme ve dünya ölçülerinde şirketlere ulaşma, yöneticilerin ve kuruluşların vizyonunu ve yapısını değiştiriyor. Dolayısıyla iletişim stratejileri ve uygulama alanları da farklılık kazanıyor. Dinamik, yenilikçi, teknolojiyi takip edebilen ve uyum gösterebilen, sürekli gelişime açık kişiler olmalılar ki, işletmelerin değişen yapılarına ve dünyadaki gelişime uyum gösterebilsinler.


HİD Başkanı
Fügen Toksü kimdir?

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitiren Fügen Toksü, İ.Ü.İşletme Fakültesi İşletme İktisadı Enstitüsü’nde İşletme masterı yaptı.
MESS İşveren Sendikası’nda Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü görevini yürüttü.
Toksü ve Chase Halkla İlişkiler’i kurdu. Toksü&Chase bünyesinde aynı zamanda internet yayıncılığına da başlayarak “Altın Örümcek” ödüllü www.otoalsat.com otomotiv portalını faaliyete geçirdi.
HİD-Halkla İlişkiler Derneği Başkanlığı görevini yürüten Fügen Toksü, IPRA - Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği ve TGC -Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesi olup, TGC Sosyal Hizmetler Komitesi Başkanı ve basın kartı sahibidir. Toksü, aynı zamanda İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde Halkla İlişkiler dersi veriyor.


23 Mart 2004, Röportaj Dergisi

İzleyiciler